3:1
Eliflâmmîm.
Elif, Lâm Mîm,
3:2
Allâh; herhangi bir ilâh yok, O hariç, el-Hayy el-Kayyûm.
Allah, kendisinden başka tanrı olmayan, hayy ve kayyûmdur
3:3
Kitab’ı senin üzerine, iki eli arasındakileri tasdik edici olarak, Hak ile peyderpey indirdi; Tevrât’ı ve İncîl’i de indirdi.
O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.
3:4
Önceden insanlar için bir hidayet olarak Furkan’ı da indirdi. Muhakkak ki Allâh’ın ayetlerini yok sayanlar, onlar için şiddetli bir azap vardır; nitekim Allâh Azîz’dir, bir intikam sahibidir.
O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.
3:5
Muhakkak ki Allâh… Hiçbir şey O’na Yer’de ve ne de Gökte gizli kalmıyor.
Şu da kesindir ki, ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
3:6
O’dur ki sizi rahimlerde tasvir ediyor, nasıl diliyorsa. Herhangi bir ilah yok, O hariç; el-Azîz’dir, el-Hakîm’dir.
Sizi, rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O'dur. Kendisinden başka tanrı olmayan, şan, şeref ve hikmet sahibi olan O'dur.
3:7
O’dur ki senin üzerine Kitab’ı indirdi. Ondan kimi ayetler muhkem’dir; onlar Kitab’ın anasıdır; diğerleri ise müteşabih’tir. Ancak kalplerinde bir kayma bulunanlar var ya, işte onlar fitneyi elde etmek için ve onun tevilini elde etmek için ondan müteşabih olanlara tabi oluyorlar; halbuki onun tevilini, Allâh hariç, kimse bilmiyor. İlimde kökleşenler ise diyorlar ki: ona iman ettik; tümü Rabbimizin katındandır. Yine de, ulu’l-elbab hariç, kimse hatırlatma kabul etmiyor.
Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.
3:8
Rabbimiz, bize hidayet ettikten sonra kalplerimizi kaydırma ve bizim için katından bir rahmet hibe et! Kuşkusuz ki sensin sen el-Vehhâb.
Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.
3:9
Rabbimiz, muhakkak ki sensin hakkında bir rayb bulunmayan bir gün için insanları toplayan; kuşkusuz ki Allâh mîâd’a muhalefet etmiyor.
Ey Rabbimiz! Muhakkak ki, Sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde bütün insanları bir araya toplayacaksın. Muhakkak ki Allah, hiç sözünden caymaz.
3:10
Muhakkak ki yok saymış olanlar, onların malları ne de onların evlatları Allâh’tan onlara herhangi bir şey kazandırmayacaktır. Zira işte onlar onlardır Ateş’in yakıtı.
Gerçek şu ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zararı, ne malları, ne de evlatları engelleyemez. İşte onlar, o ateşin yakıtı olacaklar.
3:11
Tıpkı Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibi; âyetlerimizi yalanlamışlardı da Allâh onları günahları dolayısıyla alıverdi. Nitekim Allâh cezalandırması şiddetli olandır.
Gidişatları, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymışlardı. Bunun üzerine Allah da onları işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah, cezası çetin olandır.
3:12
Yok saymış olanlara de ki: mağlup olacaksınız ve Cehenneme doğru toplatılacaksınız; ve ne kötü beşiktir!
O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.
3:13
Karşılaşan iki grupta, sizin için, kesinlikle bir ayet vardı. Bir grup Allâh yolunda savaşıyor diğeri ise bir yok sayıcı, onları göz görmesiyle onların iki misli görüyorlar. Hem Allâh kimi diliyorsa yardımıyla destekliyor. Kuşkusuz bunda basiretli olanlar için kesinlikle bir ibret vardır!
Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.
3:14
Kadınlar, oğlanlar, altın ve gümüşten tartılmış yığınlar, işaretlenmiş atlar, hayvanlar ve ekinden yana şehvetlerin sevgisi insanlar için süsletildi. Bunlar dünya hayatının metaıdır. Oysa Allah, O’nun yanındadır varılacak yerin güzelliği!
İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacakyerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.
3:15
De ki: bunlardan daha hayırlısını size bildireyim mi? Sakınmış olanlar için, onların Rabbi katında cennetler vardır; altlarından nehirler akıyor; onların içinde sonsuzdurlar. Ayrıca arındırılmış eşler ve Allâh’tan bir rıza vardır. Nitekim Allâh kullar için Basîr’dir.
De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür.
3:16
Onlar ki: ‘Rabbimiz! Kuşkusuz ki bizler imân ettik, dolayısıyla günahlarımızı bizim için mağfiret eyle ve bizi Ateş’in azabından koru’ diyorlar.
Onlar ki, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.
3:17
Sabredenler ve sadıklar ve kanitler ve infak edenler ve seherlerde istiğfar edenler.
O sabredenleri, o doğruluktan şaşmayanları, o elpençe divan duranları, o nafaka verenleri ve seher vakitlerinde o istiğfar edip yalvaranları (görür).
3:18
Allâh, kendisi hariç herhangi bir ilah olmadığına şahadet etti; melekler ve ilim sahipleri de; ölçü üzere durarak. O hariç herhangi bir ilâh yoktur; el-Azîz, el-Hakîm.
Allah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır.
3:19
Muhakkak ki din Allâh’ın katında İslam’dır! Kendilerine Kitap verilmiş olanlar ise ihtilaf etmediler, ta ki ilim onlara geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik dolayısıyla. Nitekim kim Allâh’ın âyetlerini yok sayarsa, o takdirde Allâh hesabı hızlı olandır.
Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir.
3:20
Buna rağmen şayet seninle tartışırlar ise o takdirde de ki: yüzümü Allâh’a teslim ettim, bana tabi olanlar da. Kitap verilmiş olanlara ve ümmilere ayrıca de ki: teslim oldunuz mu? Böylece şayet teslim olmuşlar ise o takdirde kesinlikle hidayet olmuşlardır; ancak şayet yüz çevirmiş olurlar ise, bu durumda muhakkak ki senin üzerine tebliğ vardır. Zaten Allâh kullara Basîr’dir.
Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir". Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir.
3:21
Muhakkak ki ol kimseler: Allâh’ın âyetlerini yok sayıyorlar ve nebîleri haksızca katlediyorlar; insanlardan ölçüyü emredenleri de katlediyorlar; artık onları elîm bir azap ile müjdele!
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde adaleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Bunlarıacıklı bir azapla müjdele!
3:22
İşte onlar, yaptıkları hem dünyada hem de ahirette boşa çıkmış olanlardır; onlar için herhangi bir yardımcı da yoktur.
İşte bunlar öyle kimselerdir ki, dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.
3:23
Bakmadın mı Kitap’tan kendilerine bir nasip verilmiş olanlara? Aralarında hüküm versin diye Allâh’ın kitabına çağırılıyorlar da onlardan bir grup karşı durur bir halde yüz çeviriyorlar!
Görmüyor musun, o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlar, aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına davet olunuyorlar da, sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyorlar.
3:24
Bu, onların ‘Ateş bize sayılı günler dışında dokunmayacaktır’ demiş olmaları dolayısıyladır. Böylece iftira ededurdukları şeyler onları dinlerinde aldattı.
Bunun sebebi, onların "belli günlerden başka bize asla ateş azabı dokunmaz" demeleridir. Uydurageldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
3:25
Peki onları kendisinde bir kuşku olmayan bir gün için toplamış olduğumuzda nasıl olur? Ve her kişiye ne kazandıysa tastamam ödenmiştir; onlar zulme de uğratılmıyorlar.
O geleceğinde hiç şüphe olmayan günde kendilerini bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit halleri nasıl olacaktır?
3:26
De ki: ‘Ey Mülk’ün sahibi Allâh! Mülk’ü kime diliyorsan ulaştırıyorsun; ve Mülk’ü kimden diliyorsan söküyorsun; ve kimi diliyorsan aziz ediyorsun; kimi de diliyorsan zelil ediyorsun. Senin elinledir hayır, muhakkak ki sen her şey üzerine Kadîr’sin.’
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.
3:27
Geceyi gündüzün içine geçiriyorsun, gündüzü de gecenin içine geçiriyorsun; ve canlıyı ölüden çıkarıyorsun, ölüyü de canlıdan çıkarıyorsun. Ve kimi diliyorsan bir hesap olmaksızın rızıklandırıyorsun.
Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
3:28
Müminler, kafirleri müminlerden gayrı veliler edinmesinler! Kim ki bunu yaparsa, artık Allâh’tan bir şeyde değildir; ancak onlardan bir sakınım olarak sakınmanız hariç! Nitekim Allâh sizi kendisinden sakındırıyor; zira varış Allâh’adır!
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'dan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet gidiş Allah'adır.
3:29
De ki: göğüslerinizde ne varsa, gizleseniz de yahut onu açığa vursanız da Allâh onu bilir. Göklerde ne varsa ve Yer’de ne varsa zaten biliyor. Nitekim Allâh her şey üzerine Kadîr’dir.
De ki, göğüslerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
3:30
O gün her kişi hayırdan ne yaptıysa hazır edilmiş buluyor; kötülükten yana yaptıklarını ise, arzuluyor ki keşke kendisiyle onlar arasında uzak bir süreç bulunsun. Yine, Allâh sizi kendisinden sakındırıyor; ayrıca Allâh kullara Raûf’tur.
O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.
3:31
De ki: Şayet Allâh’ı seviyor idiyseniz o takdirde bana tabi olun ki Allâh sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı mağfiret eylesin; nitekim Allâh Gafûr’dur, Rahîm’dir.
De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.
3:32
De ki: Allâh’a ve Elçiye itaat edin! Fakat, yüz çevirdiler ise, o takdirde muhakkak ki Allâh yok sayanları sevmiyor!
De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
3:33
Muhakkak ki Allâh, Adem’i ve Nûh’u ve İbrâhim’in ailesini ve İmran’ın ailesini alemler üzerine seçmiştir.
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.
3:34
Bir zürriyet olarak; onun bazısı bazısındandır. Nitekim Allâh Semî‘dir, Alîm’dir.
Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir.
3:35
Bir vakit İmran’ın kadını demişti: Rabbim, Muhakkak ki ben karnımda olanı özgürleştirilmiş olarak senin için nezrettim; dolayısıyla benden kabul et! Kuşkusuz ki sensin sen es-Semî‘, el-Alîm.
İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin." demişti.
3:36
Derken onu vaz‘ edince dedi ki: Rabbim, gerçek şu ki ben onu dişi olarak vaz‘ ettim. Halbuki Allâh onun ne vaz ettiğini daha iyi bilendir. Erkek ise dişi gibi değildir. Hem ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ayrıca ben onu taşlanmış şeytandan sana sığındırıyorum, zürriyetini de.
Onu doğuruncaAllah onun ne doğurduğunu bilip dururkenşöyle dedi: "Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum".
3:37
Bunun üzerine onun Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu güzel bir yetiştirmeyle yetiştirdi ve ona Zekeriya’yı mükellef kıldı. Zekeriya, onun yanına, Mihraba her girdiğinde onun katında bir rızk buldu. Dedi ki: Ey Meryem, neredendir sana bu? Dedi ki: o Allâh’ın indindendir; muhakkak ki Allâh kimi diliyorsa bir hesap olmaksızın rızıklandırıyor!
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: "Bu, Allah katındandır." derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
3:38
Oracıkta Zekeriyya Rabbini çağırdı; dedi ki: Rabbim, katından benim için hoş bir zürriyet hibe et! Muhakkak ki sen çağırıya Semî‘sin.
Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı hakkıyle işitensin" dedi.
3:39
Peşi sıra o, Mihrapta ayakta namaz kılıyorken melekler ona nida etti: ‘muhakkak ki Allâh seni Yahya ile müjdeliyor, Allâh’tan bir kelimeyi doğrulayan, bir seyyid, bir hasuur ve salihlerden bir nebi olmak üzere.’
Zekeriyya mabedde namaz kılarken melekler ona: "Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler." diye ünlediler.
3:40
Dedi ki: Rabbim, benim için bir oğul nerden oluyor? Halbuki kesinlikle bana yaşlılık erişmiş, karım ise bir kısırdır. Dedi ki: işte böyle, Allâh ne diliyorsa yapıyor!
Zekeriyya: "Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır." dedi. Allah: "Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar." buyurdu.
3:41
Dedi ki: Rabbim, benim için bir âyet kıl! Dedi ki: Senin âyetin, remz hariç, insanlarla üç gün konuşmamandır. Ayrıca Rabbini çokça an; hem akşam hem sabah tesbih et!
Zekeriyya: "Rabbim! (oğlum olacağına dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da buyurdu ki: "Senin için alâmet, insanlara üç gün, işaretten başka söz söyleyememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et".
3:42
Ve bir vakit melekler dedi: ey Meryem, muhakkak ki Allâh seni seçti; ve seni arındırdı; ve seni alemlerin kadınları üzerine seçti!
Hani melekler: "Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.
3:43
Ey Meryem, Rabbin için kunut et, ve secde et, ve rüku edenlerle rüku eyle!
Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rüku' edenlerle beraber rüku' et" demişlerdi.
3:44
Bu, gaybın haberlerindendir; onu sana vahyediyoruz. Zaten sen, Meryem’i onların hangisi üstlensin diye kalemlerini bıraktıklarında, onların yanında değildin! Yine sen, çekişe dururlarken, onların yanında değildin!
İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) "Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak?" diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.
3:45
Bir vakit melekler dedi ki: Ey Meryem, Allâh seni Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor; onun ismi Mesih’tir: Meryem oğlu Îsâ; hem dünyada hem de ahirette saygındır; ayrıca yakınlaştırılmışlardandır.
Melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir; dünyada da ahirette de itibarlı, aynı zamanda Allah'a çok yakınlardandır.
3:46
Ve insanlarla konuşuyor hem beşikte hem de olgunken; ayrıca salihlerdendir.
Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak ve iyilerden olacaktır.
3:47
Dedi ki: Rabbim, benim için bir çocuk nerden oluyor? Halbuki bana bir beşer değmemiştir! Dedi ki: işte böyle, Allâh ne diliyorsa yaratıyor! Bir işi kararlaştırdığında, o durumda ona sadece ‘ol’ diyor; derhal oluyor!
(Meryem): "Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" dedi. Allah: "Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 'ol!' der, o da hemen oluverir." dedi.
3:48
Ve ona Kitap’ı ve hikmeti ve Tevrat’ı ve İncîl’i öğretiyor.
Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı, hikmeti ve Tevrat ile İncil'i öğretir.
3:49
Ve İsrâil oğullarına bir elçi olarak: kuşkusuz ki ben size Rabbinizden bir âyetle geldim! Muhakkak ki ben sizin için çamurdan kuş gibi bir şekil yaratıyorum, sonra onun içine üflüyorum da Allâh’ın izniyle bir kuş oluveriyor! Ayrıca doğuştan körü ve abrası iyileştiriyorum ve ölüleri diriltiyorum Allâh’ın izniyle. Yine, evlerinizde ne yiyorsanız ve ne biriktiriyorsanız size haber veriyorum! Muhakkak ki bunlarda sizin için kesinlikle bir âyet vardır; eğer imân ediciler idiyseniz!
Allah onu İsrailoğullarına (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm".
3:50
Hem Tevrat’tan iki elimin arasındakini tasdik edici olarak; ve üzerinize haram kılınmış olanların bazısını sizin için helal kılayım diye; ayrıca size Rabbinizden bir âyetle geldim, dolayısıyla Allâh’tan sakının ve bana itaat edin!
"Önümdeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için (geldim) ve Rabbiniz tarafından size bir mucize getirdim. Artık Allah'tan korkun da bana uyun".
3:51
Muhakkak ki Allâh benim Rabbim’dir; sizin de Rabbiniz’dir; dolayısıyla O’na ibadet edin! Bu dosdoğru bir yoldur!
"Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur".
3:52
Bunun üzerine İsâ onlardan küfrü hissedince, dedi ki: Allâh’a doğru kimdir benim yardımcılarım? Havarîler dedi ki: biziz Allâh’ın yardımcıları; Allâh’a imân ettik; hem şahit ol ki, kuşkusuz bizler teslim olanlarız!
İsa onların inkârlarını hissedince: "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler: "Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak müslümanlarız." dediler.
3:53
Rabbimiz! Ne indirdiysen imân ettik; ve Elçiye tabi olduk; dolayısıyla, bizi şâhitlerle birlikte yaz!
Ey Rabbimiz, senin indirdiğine iman ettik, o peygambere de uyduk. Artık bizi şahidlerle beraber yaz.
3:54
Ve plan kurdular; Allâh da plan kurdu; hem Allâh plan kurucuların en hayırlısıdır!
Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.
3:55
Bir vakit Allâh dedi ki: Ey Îsâ, muhakkak ki Ben seni vefat ettiriciyim; ve seni kendime yükselticiyim; ve seni, yok sayanlardan arındırıcıyım; ve sana tabi olmuş olanları, kıyamet gününe kadar, yok saymış olanların üstünde tutucuyum! Sonra banadır sizin dönüşünüz; böylece kendisinde ihtilaf ededurduğunuz şeylerde aranızda hüküm veriyorum.
O zaman Allah şöyle dedi: "Ey İsa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim ve seni inkârcılardan temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar o küfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim".
3:56
Yok saymış olanlar var ya, bu durumda onlara dünyada ve âhirette şiddetli bir azap ile azap ediyorum; üstelik onlar için yardımcılardan hiç kimse yoktur!
"İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim, onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır".
3:57
İmân etmiş ve sâlih amelleri işlemiş olanlara gelince, bu durumda onlara ecirlerini tastamam veriyor; nitekim Allâh zâlimleri sevmiyor!
"İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez".
3:58
İşte bu, sana âyetlerden ve Hakîm Zikir’den tilâvet ettiğimizdir.
İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır.
3:59
Muhakkak ki Îsâ’nın meseli Allâh’ın katında Âdem’in meseli gibidir; onu topraktan yarattı sonra ona dedi ki: ol! O da oluyor.
Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.
3:60
Hak senin Rabbindendir; dolayısıyla, mümterîn’den olma!
Bu hak (gerçek) senin rabbindendir, o halde şüphecilerden olma.
3:61
Artık kim seninle, sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında tartıştıysa bu durumda de ki: geliniz, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim; böylelikle Allâh’ın lânetini yalancıların üzerine kılalım!
Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim".
3:62
Muhakkak ki bu, kesinlikle odur Hak kıssa! Yoksa herhangi bir ilâh yoktur, Allâh hariç! Hem kuşkusuz ki Allâh, kesinlikle O’dur El-Azîz, El-Hakîm.
İşte (İsa hakkında söylenen) gerçek kıssa budur. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Muhakkak ki Allah çok güçlüdür ve hikmet sahibidir.
3:63
Yine de yüz çevirdilerse o takdirde muhakkak ki Allâh fesatçıları Alîm’dir.
Eğer (haktan) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.
3:64
De ki: Ey Kitap Ehli, bizim aramızda ve sizin aranızda seva olan bir kelimeye gelin: Allâh’tan gayrisine ibâdet etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; ayrıca bazımız bazımızı Allâh’tan beride rabler edinmesin! Yine de yüz çevirdilerse, o takdirde deyin ki: tanık olun ki bizler teslim olanlarız.
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz müslümanlarız".
3:65
Ey Kitap Ehli, niçin İbrâhim hakkında tartışıyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil indirilmemiştir, ancak ondan sonra! Hala akletmiyor musunuz?
Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?
3:66
İşte siz şol kimselersiniz, hakkında bir ilim sahibi olduğunuz şeylerde tartıştınız; peki niçin hakkında herhangi bir ilim sahibi olmadığınız şeylerde tartışıyorsunuz? Nitekim Allâh biliyor halbuki siz bilmiyorsunuz!
İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
3:67
İbrâhim bir Yahûdî değildi; bir Hıristiyan da değildi; ancak o Müslim bir Hanîf idi; müşriklerden de değildi!
İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
3:68
Muhakkak ki insanların İbrâhim’e en yakın olanı elbette ona tabi olmuş olanlar ve bu Nebi ve imân etmiş olanlardır; nitekim Allâh müminlerin yakınıdır.
Doğrusu onların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.
3:69
Ehli Kitaptan bir taife, sizi bir saptırsalar diye arzuladı; oysa kendilerinden gayrisini saptırmıyorlar! Şuur etmiyorlar da!
Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istediler, halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar.
3:70
Ey Ehli Kitap! Niçin Allâh’ın âyetlerini yok sayıyorsunuz, tanık ola durduğunuz halde!
Ey kitap ehli! (gerçeği) gördüğünüz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
3:71
Ey Ehli Kitap! Niçin hakkı batıl ile giydiriyorsunuz ve hakkı ketmediyorsunuz? Halbuki siz ilim yapıyorsunuz!
Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
3:72
Ehli Kitap’tan bir taife de dedi ki: imân etmiş olanlara indirilene, günün yüzünde imân edin; sonunda ise yok sayın! Ola ki döneler!
Kitap ehlinden bir grup: "Müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar da dönerler." dedi.
3:73
Ve dininize tabi olmuş olandan gayrisine inanmayın –De ki: Hidâyet Allâh’ın hidâyetidir!– ki size verilenin bir benzeri birine verilir yahut sizinle Rabbinizin katında tartışırlar! De ki: muhakkak ki Fazl Allâh’ın elindedir; onu dilediğine ulaştırıyor! Nitekim Allâh Vâsi‘dir, Alîm’dir.
"Ve kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın" (dediler). De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur". (Onlar kendi aralarında): "Size verilenin benzerinin hiçbir kimseye verilmiş olduğuna, yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getireceklerine" (de inanmayın dediler). De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, rahmeti bol olan, her şeyi hakkıyla bilendir".
3:74
Rahmetiyle, kimi diliyorsa ayrıcalıklı kılıyor; daha Allah çok büyük fazlın sahibidir!
Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir.
3:75
Ve Ehli Kitaptan öylesi var ki, ona bir kıntar emânet etsen, onu sana eda eder; yine onlardan öylesi var ki, ona bir dinar emanet etsen, onun üzerine dikilip durmadıkça onu sana eda etmez! Bu onların şöyle demiş olmaları dolayısıyladır: ‘ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol yoktur.’ Nitekim ilim yapıp durdukları halde Allâh hakkında yalan söylüyorlar!
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur." demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
3:76
Hayır öyle değil! Kim ahdine vefa gösterirse ve sakınırsa, bu durumda muhakkak ki Allâh sakınanları seviyor.
Hayır, kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever.
3:77
Muhakkak ki, Allâh’ın ahdiyle ve kendi yeminleriyle az bir pahayı satın alıyor olanlar, işte onlar, onlar için Âhirette bir pay yoktur; ve Allâh onlara konuşmuyor, hem de onlara bakmıyor Kıyamet Günü; onları arındırmıyor da! Ayrıca onlar için elîm bir azap vardır.
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.
3:78
Yine muhakkak ki onlardan kesinlikle öyle bir fırka var ki, Kitap’la dillerini eğip-büküyorlar, onu Kitap’tan sanasınız diye! Halbuki o Kitap’tan değildir; yine diyorlar ki: o Allâh’ın katındandır! Oysa o Allâh’ın katından değildir. Nitekim ilim yapıp durdukları halde Allah hakkında yalan söylüyorlar!
Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.
3:79
Allâh’ın kendisine Kitab’ı ve Hükmü ve Nübüvveti ulaştırdığı bir beşerin insanlara: ‘Allâh’tan beride bana kullar olun’ demesi olmaz! Fakat: ‘Rabbânîler olun; Kitab’ı öğretedurmanız ve ders yapadurmanız dolayısıyla!’
İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kul olun." demesi yakışmaz. Fakat onun: "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis kullar olun" (demesi uygundur).
3:80
Melekleri ve nebîleri rabler edinmenizi de size emretmez; siz teslim olanlar olduktan sonra size küfrü emreder mi!
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?
3:81
Ve bir vakit Allâh nebîlerin misakını almıştı: Kitap’tan ve Hikmet’ten size ulaştırmış olduklarım için, sonrasında sizdekileri tasdik edici bir peygamber size geldiğinde, kesinlikle ona imân edeceksiniz ve ona kesinlikle yardım edeceksiniz! Dedi ki: ikrar ettiniz ve buna dair Isr’ımı aldınız mı? Dediler ki: ikrar ettik. Dedi ki: o takdirde şahit olun; ben de sizinle birlikte şâhitlik edenlerdenim.
Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
3:82
Artık bundan sonra kim yüz çevirmiş olursa, bu durumda işte onlardır fâsıklar!
Artık bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
3:83
Yoksa Allâh’ın dininin gayrisini mi arzuluyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim var ise, gönüllü ve gönülsüz, O’na teslim olmuşlardır; ve O’na döndürülüyorlar!
Onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun eğmiştir ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir.
3:84
De ki: Allâh’a imân ettik, üzerimize indirilmiş olana da, İbrâhim’in, İsmâîl’in, İshâk’ın, Yakûb’un ve Esbât’ın üzerine indirilmiş olanlara da; Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve nebîlere Rab’lerinden ulaştırılmış olanlara da. Onlardan herhangi birinin arasını ayırmıyoruz. Hem bizler O’na teslim olanlarız!
De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".
3:85
Zira kim teslim olmaktan gayrı bir din arzular ise, o takdirde ondan kabul edilmeyecektir; hem o Âhirette ziyankârlardandır.
Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
3:86
Elçinin hak olduğuna tanık oldukları ve kendilerine beyyineler gelmiş olduğu halde imânlarından sonra yok saymış bir kavme Allâh nasıl hidayet etsin? Nitekim Allâh zalim kavme hidayet etmiyor!
İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
3:87
İşte onlar.. onların cezası, Allâh’ın ve meleklerin ve insanların lânetinin topluca, onların üzerine olmasıdır.
İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir.
3:88
Sonsuzdurlar onun içinde! Azap onlara hafifletilmiyor; onlara mühlet de verilmiyor!
Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.
3:89
Ondan sonra tevbe etmiş ve ıslah etmiş olanlar hariç! O takdirde, muhakkak ki Allâh Gafûr’dur; Rahîm’dir.
Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.
3:90
Muhakkak ki imânlarından sonra yok saymış olanlar sonra da yok sayma bakımından artışta bulunanlar, onların tevbesi kabul olunmayacaktır; ve işte onlar, onlardır sapkın olanlar!
Şüphesiz imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.
3:91
Muhakkak ki yok saymış olanlar ve yok sayar bir halde ölmüş olanlar, bu durumda onların herhangi birinden yer dolusu altın –onu fidye olarak verse dahi– kabul edilmeyecektir! İşte onlar için elîm bir azap vardır; onlar için herhangi bir yardımcı da yoktur!
Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
3:92
Sevdiklerinizden infâk etmedikçe Birr’e ulaşamayacaksınız! Bununla birlikte her ne şeyden infak ederseniz, o takdirde kuşkusuz ki Allâh onu Alîm’dir.
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.
3:93
İsrâîl’in kendisine haram kıldıkları hariç, Tevrât indirilmeden önce, yiyeceklerin tümü İsrâîl oğullarına helâl idi. De ki: o takdirde Tevrât’la gelin de onu tilâvet edin; şayet doğru kimseler iseniz!
Tevrat indirilmeden önce, İsrail (Yakub)in kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğrulardan iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun".
3:94
Artık bundan sonra kim Allâh’ın üzerine yalan iftira ederse bu durumda işte onlar, onlardır zalim olanlar!
Kim bundan sonra Allah'a karşı yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
3:95
De ki: Sadakallah; dolayısıyla bir hanif olan İbrâhim’in milletine tabi olun, nitekim o müşriklerden değildi.
De ki: "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise dosdoğru, Allah'ı birleyici olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi".
3:96
Muhakkak ki insanlar için konulan ilk ev kesinlikle Bekke’de olandır: Alemler için bereketli kılınmış ve hidayet kaynağı olarak.
Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir.
3:97
Onda apaçık âyetler, İbrâhim’in makamı vardır. Ve kim ona girdiyse emniyette olur. Nitekim Allâh için, insanlar üzerinde, onun yoluna güç yetirmiş bir kimsenin Ev’i haccetmesi vardır. Kim de yok saydıysa o takdirde, muhakkak ki Allâh âlemlerden Ganî’dir.
Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir.
3:98
De ki: Ey Ehli Kitap, niçin Allâh’ın âyetlerini yok sayıyorsunuz; halbuki Allâh yapıp durduklarınıza tanıktır!
De ki: "Ey kitap ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?"
3:99
De ki: Ey Ehli Kitap, imân etmiş bir kimseyi niçin Allâh’ın yolundan çeviriyorsunuz; istiyorsunuz ki o eğri olsun; oysaki sizler tanıklarsınız! Hem Allâh yapıp durduklarınızdan gafil değildir!
De ki: "Ey kitap ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir".
3:100
Ey imân etmiş olanlar, kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir gruba itaat ederseniz, imânınızdan sonra sizi kafirler olarak geri çevirirler!
Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.
3:101
Hem nasıl yok sayarsınız ki! Halbuki üzerinize Allâh’ın âyetleri tilâvet olunuyor ve içinizde onun elçisi var! Nitekim kim Allâh’a bağlanırsa, artık kesinlikle dosdoğru bir yola hidayet olunmuştur!
Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
3:102
Ey imân etmiş olanlar! Allâh’tan sakının: O’ndan sakınılması gerektiği gibi! Ve asla ölmeyin, ancak teslim olanlar olarak!
Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.
3:103
Ve topluca Allâh’ın ipine bağlanın ve fırkalaşmayın; ayrıca üzerinizdeki Allâh’ın nimetini anın! Nitekim düşmanlar idiniz de kalplerinizin arasını telif etti. Böylelikle O’nun nimeti sayesinde kardeşler olarak sabahladınız. Yine sizler Ateş’ten bir çukurun kenarında idiniz de sizi ondan kurtardı. İşte böyle, Allâh sizin için âyetlerini apaçık ediyor, sizler hidayet olasınız diye!
Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
3:104
Sizden; hayra çağıran, marufu emreden ve münkerden sakındıran bir ümmet oluversin. Nitekim işte onlar, onlardır felaha erenler!
İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.
3:105
Ve beyyinelerin kendilerine gelmesinden sonra parça parça ayrışıp farklılaşanlar gibi olmayınız! Nitekim işte onlar, onlar için çok büyük bir azap vardır!
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.
3:106
Kimi yüzlerin ağaracağı kimi yüzlerin de kararacağı gün.. Yüzleri kararanlara gelince: imanınızdan sonra yok mu saydınız? O takdirde yok saya durmuş olmanız dolayısıyla tadın azabı!
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın" (denecektir).
3:107
Yüzleri ağarmış olanlara da gelince, artık Allâh’ın rahmetindedirler; onlar onda ebedîdirler.
Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
3:108
Bunlar Allâh’ın âyetleridir; onları sana Hak ile tilâvet ediyoruz; zaten Allâh alemlere zulüm isteyen değildir!
Bunlar Allah'ın, sana gerçek olarak okuyageldiğimiz, âyetleridir. Allah âlemlere hiçbir haksızlık etmek istemez.
3:109
Hem Allâh’ındır; göklerde ne var, yerde ne var ise! Nitekim Allâh’a döndürülmektedir konular!
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür.
3:110
İnsanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmet oluverdiniz: Marufu emrediyorsunuz ve Münker’den sakındırıyorsunuz ve Allâh’a imân ediyorsunuz. Şayet Ehli kitap da imân etseydi, onlar için elbette hayırlı olurdu; onlardan mümin olanlar vardır, fakat onların çoğu fâsıklardır.
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır.
3:111
Size zarar veremeyecekler, bir eziyetten başka! Ve eğer sizinle savaşırlarsa, arkaları size dönerler; sonra yardım olunmazlar.
Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
3:112
Nerede olurlarsa olsunlar, zillet onların üzerine vuruldu, Allâh’tan bir iple ve insanlardan bir iple olması durumu hariç; ve Allâh’tan bir gazap ile döndüler. Onların üzerine miskinlik de vuruldu! Bunlar, Allâh’ın âyetlerini yok sayaduruyor olmaları ve haksız yere peygamberleri öldüreduruyor olmaları sebebiyledir. Bunlar, asi olmuş olmaları ve haddi aşaduruyor olmaları sebebiyledir.
Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Meğer ki Allah'ın ipine ve insanlar (müminler)ın ahdine sığınmış olsunlar. Onlar Allah'ın hışmına uğradılar ve üzerlerine de miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmeleridir. Ayrıca isyan etmiş ve haddi de aşmışlardı.
3:113
Onlar aynı değiller! Kitap ehlinden kıyamda bir topluluk var, Allâh’ın âyetlerini gecenin vakitlerinde tilâvet ediyorlar ve secde ediyorlar!
Hepsi bir değildirler. Kitap ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir ümmet (topluluk) vardır ki, gecenin saatlerinde onlar secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.
3:114
Allâh’a ve ahiret gününe imân ediyorlar; ayrıca marufu emrediyor ve münkerden sakındırıyorlar; yanı sıra hayırlarda koşuşuyorlar; bunlar da salihlerdendir.
Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.
3:115
Ve hayırdan ne yaparlarsa bu takdirde ondan yok sayılmayacaklar; nitekim Allâh sakınanları Alîm’dir.
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah kendisinden gereği gibi sakınanları bilir.
3:116
Muhakkak ki yok saymış olanlar, onlara malları ve ne de evlatları Allâh’tan bir şey sağlamayacak! Nitekim onlardır Ateş’in halkı! Onlar onda sonsuzdurlar!
O inkâr edenler (var ya), onların ne malları, ne de evlatları, onlara Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar, ateş halkıdır; orada ebedi kalacaklardır.
3:117
Bu dünya hayatında onların harcamalarının misali, içinde ayaz olan, bir rüzgarın misali gibidir; kendilerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine isabet etti de onu helak etti! Hem Allâh onlara zulmetmedi velakin onlar kendi canlarına zulmediyorlar!
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.
3:118
Ey imân etmiş olanlar, sizin aşağınızdakilerden herhangi bir bitaneh edinmeyin! Sizi bozmaktan geri durmuyorlar; zorlandıklarınızı arzu ettiler; buğz onların ağızlarından zaten belli olmuştur; göğüslerinin sakladığı ise daha büyüktür! Sizin için âyetleri kesinlikle apaçık eyledik; şayet aklediyor idiyseniz!
Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık.
3:119
Aha İşte sizler! Onları seviyorsunuz; halbuki onlar sizi sevmiyorlar; ve siz Kitab’a, onun tümüne, imân ediyorsunuz! Onlar ise sizinle karşılaştıklarında imân ettik dediler; ancak tenhaya çekildiklerinde öfkelerinden aleyhinizde parmak uçlarını ısırdılar! De ki: öfkenizden ölün! Muhakkak ki Allâh göğüslerin özünü Alîm’dir.
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman "inandık" derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: "kininizle geberin!". Şüphesiz ki Allah göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir.
3:120
Şayet size bir iyilik dokunsa onları rahatsız eder; ve eğer size bir kötülük isabet ederse onunla sevinirler. Nitekim, şayet sabreder ve sakınırsanız, onların tuzağı size bir şey zarar vermez. Muhakkak ki Allâh onların yaptıklarını kuşatıcıdır.
Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır.
3:121
Ve bir vakit erkenden ehlinden ayrılmıştın; müminleri, savaşmak için, oturma yerlerine yerleştiriyordun. Nitekim Allâh Semî’dir; Alîm’dir.fh
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
3:122
Hani sizden iki taife caymaya yeltenmişti; ancak Allâh onların velîsidir; nitekim Allâh’a artık tevekkül etsin müminler!
O zaman içinizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
3:123
Nitekim Allâh size Bedir’de kesinlikle yardım etmişti, hem de siz zelil olduğunuz halde! Dolayısıyla Allâh’tan sakının, ta ki şükredesiniz!
Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de yardım etmişti. Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş olasınız.
3:124
Hani müminlere diyordun: Rabbinizin indirilen meleklerden üç biniyle size imdat etmesi size kafi gelmeyecek mi?
O zaman sen müminlere: "Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun.
3:125
Hayır öyle değil, şayet sabrederseniz ve sakınırsanız ve çabukluklarıyla şimdi size gelseler, Rabbiniz müsevvimîn meleklerden beş biniyle size imdat eder!
Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder.
3:126
Nitekim Allâh onu eylemedi, ancak sizin için bir müjde olsun ve kalpleriniz onunla tatmin olsun diye! Halbuki yardım yoktur, el-Azîz ve el-Hakîm olan Allah katından başka!
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.
3:127
Yok saymış olanlardan bir tarafı koparsın diye, yahut onları ezsin de yıkılmış bir halde devrilsinler!
(Allah bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).
3:128
Emirden sana herhangi bir şey yoktur! Ya onların üzerine döner, yahut onlara azap eder, zaten muhakkak ki onlar zalimdirler.
Bu işten sana hiçbir şey düşmez. (Allah), ya onların tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim olduklarından dolayı azab eder.
3:129
Hem Allâh’ındır, göklerde ne var ve Yer’de ne varsa! Dilediği kimse için mağfiret ediyor, ve dilediği kimseyi azap ediyor; ve Allâh Gafûr’dur; Rahîm’dir.
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
3:130
Ey imân etmiş olanlar, faizi kat kat katlanmış olarak yemeyin! Ve Allâh’tan sakının, tâ ki sizler felaha eresiniz!
Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.
3:131
Ateş’ten de sakının! Ki o yok sayanlar için hazırlanmıştır.
Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.
3:132
Allâh’a ve Elçiye itaat de edin, tâ ki sizler merhamet olunasınız!
Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.
3:133
Ve koşuşun, Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği göklerle Yer olan bir cennete! O korunanlar için hazırlanmıştır.
Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!
3:134
Onlar ki rahatlıkta ve sıkıntıda infak ediyorlar ve gayzı yutkunanlar ve insanları affedenlerdir. Nitekim Allâh Muhsinleri seviyor!
O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.
3:135
Yine onlar ki bir fuhuş işlediklerinde yahut kendilerine zulmettiklerinde Allâh’ı andılar da günahları için mağfiret dilediler -zaten günahları kim bağışlıyor ki? Allâh hariç- Ve yaptıkları üzerine ısrar etmediler, bilip durdukları halde.
Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.
3:136
İşte onlar; onların karşılığı Rab’lerinden bir mağfirettir ve altlarından nehirler akan cennetlerdir, sonsuzdurlar onda, nitekim amel edenlerin ecri ne iyidir?
İşte onların mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir!
3:137
Kuşkusuz sizden önce sünnetler gelip geçmiştir, dolayısıyla yerde dolaşın da bakın yalanlayanların akibeti nasıl olmuş?
Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün.
3:138
Bu, insanlar için bir beyan ve sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür!
Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.
3:139
Ve gevşemeyin, hüzünlenmeyin de, halbuki siz en üstün olanlarsınız, şayet müminler idiyseniz!
Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir.
3:140
Şayet size bir yara dokunuyorsa, nitekim onun benzeri bir yara kavme zaten dokunmuştur! Ve şu günler.. onları insanlar arasında döndürüyoruz; ve Allâh imân etmiş olanları bilsin ve sizden şehitler edinsin diye! Zaten Allâh zalimleri sevmiyor!
Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da) Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
3:141
Ve Allâh imân etmiş olanları saflaştırsın ve kafirleri mahk etsin diye!
Bir de bu, Allah'ın iman edenleri tertemiz seçip, kâfirleri yok etmesi içindir.
3:142
Yoksa Cennet’e gireceğinizi mi sandınız?! Allâh içinizden cihâd etmiş olanları henüz bilmeden ve sabredenleri henüz bilmeden!
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız?
3:143
Andolsun ki kesinlikle ölümü temenni ediyordunuz, onunla buluşmadan önce! Artık kesinlikle onu gördünüz, ama siz bakıyorsunuz!
Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
3:144
Zaten Muhammed bir resulden başkası değildir! Kuşkusuz ondan önce resuller gelip geçmiştir! Dolayısıyla, şayet ölmüş olsa, yahut katledilmiş olsa, topuklarınız üzere devrilmiş mi olacaksınız? Nitekim kim iki topuğu üzere devrilirse, o takdirde asla Allâh’a bir zarar vermez! Halbuki Allâh şükredenlere karşılık verecektir!
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.
3:145
Zaten herhangi bir kimseye Allâh’ın izni olmadıkça ölmesi olası değildi; tecil olunmuş bir kitap üzere! Nitekim kim Dünyanın sevabını murat ederse, ona ondan ulaştırırız; kim Âhiret’in sevabını murat ederse, ona da ondan ulaştırırız. Ve şükredenlere karşılık vereceğiz.
Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. (Ölüm) belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız.
3:146
Ve nice nebî var ki, onunla birlikte çok ribbiyyûn savaştı; Ancak onlar Allâh yolunda kendilerine isabet eden şeylerden ötürü gevşemediler, zayıflık da göstermediler, boyun da eğmediler! Zaten Allâh sabredenleri seviyor!
Nice peygamberler vardı ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostları çarpıştılar; Allah yolunda başlarına gelenlerden yılgınlık göstermediler, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
3:147
Onların bir sözü de olmadı, sadece dediler ki: Rabbimiz, bizim için günahlarımızı ve işimizdeki israfımızı mağfiret eyle; ayrıca ayaklarımızı sabitle ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!
Onların sözleri ancak: "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı diret, Kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et!" demekten ibaretti.
3:148
Böylece Allâh onlara Dünya’nın sevabını ve Âhiret’in sevabının güzelini verdi; nitekim Allâh Muhsinleri seviyor.
Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah güzel davrananları sever.
3:149
Ey imân etmiş olanlar, eğer yok saymış olanlara itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzere geri çevirirler de ziyankarlar olarak devriliverirsiniz!
Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız, sizi topuklarınız üstünde gerisin geriye çevirirler. O zaman büsbütün kaybedersiniz.
3:150
Hayır! Allâh’tır sizin mevlânız! Hem O yardım edicilerin en hayırlısıdır.
Hayır! Sizin mevlanız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.
3:151
Yok saymış olanların kalplerine dehşeti düşüreceğiz; hakkında herhangi bir sultan indirmediği şeyleri Allâh’a ortak koşmalarından dolayı! Ayrıca onların sığınakları Ateş’tir; hem ne kötüdür zalimlerin yatağı!
Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmalarından dolayı, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların yurtları ateştir. Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür!
3:152
Ve kuşkusuz Allâh, kesinlikle size vadini gerçekleştirdi, hani O’nun izniyle onları doğruyordunuz! Tâ ki çözüldüğünüz ana kadar, ve emir hakkında çekiştiniz, ve isyan ettiniz, sevdiklerinizi size göstermesinden sonra! Sizden dünyayı murat edenler var; yine sizden Ahireti murat edenler var! Sonra sizi onlardan çevirdi, sizi sınasın diye! Ve kuşkusuz ki sizi kesinlikle bağışladı; zaten Allâh müminlere karşı bir fazl sahibidir.
Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa düştünüz. (Peygamber'in verdiği) emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır.
3:153
Hani tırmanıyordunuz hem de hiç kimseye yönelmeden; halbuki Elçi sizi çağırıyordu, sizin sonlarınızda! Buna rağmen bir gama karşılık başka bir gamla sizi ödüllendirdi ki sizden kaçan şeylere hüzünlenmeyesiniz, ne de size isabet edenlere! Nitekim Allâh her ne yapıyorsanız Habîr’dir.
Peygamber sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size gam üstüne gam verdi ki, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
3:154
Sonra, gamın ardından sizin üzerinize bir emniyet indirdi: bir uyuklama ki içinizden bir taifeyi kaplıyor. Bir taife de var ki, kendi canları onlara kesinlikle önemli oluvermiş; Allâh hakkında Hak’tan gayrısını, Cahiliye zannını, zann ediyorlar. Diyorlar ki: emirden bize bir şey var mı? De ki: Muhakkak ki emir, onun hepsi, Allâh’a aittir! Sana açıklamadıklarını içlerinde gizliyorlar; diyorlar ki: emirden bize bir şey olsaydı ha burada katledilmezdik! De ki: şayet evlerinizde olsaydınız, üzerilerine katlin yazılmış olduğu kimseler yatacakları yerlerde kesinlikle beliriverirlerdi! Hem Allâh göğüslerinizdekileri sınasın diye ve kalplerinizdekileri saflaştırsın diye! Nitekim Allâh göğüslerin özünü Alîm’dir.
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir.
3:155
Muhakkak ki iki topluluğun buluştuğu gün sizden dönüp gidenler.. Onları, Şeytan, ancak bazı kazandıkları dolayısıyla kaydırmak istedi; hem kuşkusuz ki Allâh onları affetti; muhakkak ki Allâh Gafûr’dur; Halîm’dir.
İki toplumun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, şeytan onların kazandıkları bazı şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halim(çok yumuşak)dir.
3:156
Ey imân etmiş olanlar, yok saymış olanlar gibi olmayın; ve kardeşleri için, yerde dolaştıklarında yahut bir gazaya çıktıklarında, demişlerdi ki: yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve katledilmezlerdi! Allâh bunu onların kalplerinde bir hayıflanma kılsın diye! Hem Allâh’tır hayat veren ve öldüren! Nitekim Allâh her ne yapıyorsanız Basîr’dir.
Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
3:157
Hem Allâh yolunda katledildiyseniz yahut öldüyseniz.. Elbette ki Allâh’tan bir mağfiret ve rahmet onların toplayadurduklarından hayırlıdır!
Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, (sizin için) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.
3:158
Hem öldüyseniz yahut katledildiyseniz.. Kesinlikle Allâh’a doğru toplatılmaktasınız!
Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
3:159
Nitekim Allâh’tan bir rahmet sayesinde onlara yumuşadın. Ancak, eğer kaba, kalbi sert olsaydın, senin etrafından kesinlikle dağılıverirlerdi. Dolayısıyla, onları affet ve onlar için mağfiret dile ve onlarla emir hakkında istişare et! Ancak azmettiğinde, artık Allâh’a tevekkül et! Muhakkak ki Allâh tevekkül edenleri seviyor.
Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.
3:160
Şayet Allâh size yardım ederse, artık size bir galip yoktur! Ancak, eğer sizi yardımsız bırakırsa, o takdirde O’ndan sonra, şu size yardım eden kimmiş? Nitekim, Allâh’a tevekkül etsin artık müminler!
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, artık ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah'a güvenip dayansınlar.
3:161
Bir nebî için de Ğulûl yapmak olmaz! Zaten kim Ğulûl yaparsa, Ğulûl yaptığı ile kıyamet günü gelir! Sonra her cana, ne kazandıysa eksiksiz veriliyor ve onlara zulmedilmiyor!
Hiçbir peygambere ganimet malını gizlemesi (devletmillet malını aşırması) yaraşmaz. Kim böyle bir aşırma ve ihanette bulunursa kıyamet günü aşırdığını boynuna yüklenerek getirir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir, onlar haksızlığa da uğramazlar.
3:162
Hiç, Allâh’ın rızasını izleyen kimse, Allâh’tan bir hışımla dönen kimse gibi midir? Ayrıca onun sığınağı Cehennem’dir! Ve ne kötü bir varış yeridir!
Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası!
3:163
Onlar derece derecedirler Allâh’ın indinde! Nitekim Allâh, ne yapıyorlarsa Basîr’dir.
Onlar (insanlar) Allah katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir.
3:164
Andolsun, Allâh müminleri kesinlikle minnet altında bıraktı; hani içlerine kendilerinden bir Resul gönderdi de onlara O’nun âyetlerini tilâvet ediyor ve onları tezkiye ediyor ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretiyor; önceden kesinlikle apaçık bir dalaletin içinde olmuş olsalar da!
Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.
3:165
Ve size bir musibet isabet ettiğinde –onun iki mislini isabet ettirmiştiniz– ‘bu nerden’ mi dediniz? De ki: o sizin kendi tarafınızdandır! Muhakkak ki Allâh her şey üzerine Kadîr’dir.
(Bedir'de düşmanı) iki katına uğrattığınız bir musibet (Uhud'da) size çarpınca mı: "Bu nereden" dediniz? De ki: "Bu başınıza gelen kendinizdendir". Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.
3:166
Ve size ne isabet ettiyse, iki topluluğun buluştuğu gün, Ancak Allâh’ın izniyledir; ve müminleri biliyor olsun diyedir.
İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
3:167
Ve münafıklık etmiş olanları biliyor olsun diyedir! Nitekim onlara dendi ki: gelin Allâh’ın yolunda savaşın yahut idfa‘u! Dediler ki: Bir savaş bilsek kesinlikle size tabi olurduk. Onlar o gün, imâna olduklarından, küfre daha yakındırlar. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanları söylüyorlar. Halbuki Allâh ketmettiklerini en iyi bilendir.
İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
3:168
Onlar ki oturdukları halde kardeşleri için dediler: bize itaat etmiş olsalardı, katledilmezlerdi! De ki: şu halde defedin kendinizden ölümü, şayet sadıklar idiyseniz!
Kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için: "Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi" dediler. Onlara de ki: "Eğer iddianızda doğru iseniz, kendinizden ölümü uzaklaştırınız".
3:169
Ve sakın Allâh’ın yolunda katledilmiş olanları ölüler sanmayasın! Bilakis Rab’leri katında diridirler; rızıklandırılıyorlar!
Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.
3:170
Sevinçliler, Allâh’ın kendilerine fazlından verdikleriyle! Ve müjde vermek istiyorlar arkalarından onlara iltihak etmemiş olanlara: onlar için herhangi bir korku ve hüzünlenme olmadığına dair!
Allah'ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
3:171
Allâh’tan bir nimeti ve bir fazlı müjdelemek istiyorlar; Allâh’ın müminlerin ecrini zayi etmediğini de!
Onlar, Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler.
3:172
Onlar ki Allâh’a ve Resule icabet ettiler, kendilerine yara isabet ettikten sonra! Onlardan güzel davranmış ve sakınmış olanlar için muazzam bir ecir var!
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardır.
3:173
Onlar ki, insanlar kendilerine: muhakkak ki insanlar sizin için kesinlikle toplamışlar, dolayısıyla onlardan çekinin! dedi de onların imânını artırdı ve dediler ki: Allâh bize yeter, hem ne iyi vekîl’dir!
İnsanlar onlara: "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir".
3:174
Böylece Allâh’tan bir nimetle dönüverdiler, bir de fazl ile; onlara herhangi bir kötülük dokunmadı; ve Allâh’ın rızasını izlediler. Nitekim Allâh muazzam bir fazl sahibidir.
Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah'ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.
3:175
Şu, ancak şeytandır! Dostlarını korkutuyor. Dolayısıyla onlardan korkmayın da Benden korkun; şayet müminler idiyseniz!
(Size o haberi getiren) ancak şeytandır, (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz benden korkun.
3:176
Hem seni üzmesin, yok saymada koşuşturanlar! Muhakkak ki onlar Allâh’a herhangi bir zarar vermeyecekler! Allâh onlar için Ahirette herhangi bir hazz kılmamayı murat ediyor! Nitekim onlar için muazzam bir azap vardır!
Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.
3:177
Muhakkak ki yok saymayı, imân ile satın almış olanlar, Allâh’a asla herhangi bir zarar vermeyecekler! Nitekim onlar için elîm bir azap vardır.
İman karşılığında inkarı satın alanlar Allah'a hiç bir zarar veremezler. Onlar için acı bir azap vardır.
3:178
Ve yok saymış olanlar, onlara imlada bulunmamızı kendileri için bir hayır sanmasınlar kesinlikle! Onlara, sadece günah bakımından ziyadeleşsinler diye imlada bulunuyoruz! Nitekim onlar için aşağılayıcı bir azap vardır!
Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
3:179
Allâh müminleri sizin üzerinde bulunduklarınız üzere bırakacak değil idi, tâ ki habis olanı hoş olandan temyiz etsin! Allâh sizi Gayb’a muttali kılacak da değil idi, ancak Allâh Resullerinden dilediğini ictiba eyliyor, dolayısıyla, Allâh’a ve Resullerine imân edin! Ve eğer imân ederseniz ve sakınırsanız o takdirde sizin için muazzam bir ecir vardır.
Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin için büyük bir mükafat vardır.
3:180
Nitekim, Allâh’ın kendilerine fazlından verdikleriyle cimrilik edenler, onu kendileri için bir hayır sanmasınlar kesinlikle! Bilakis o, onlar için bir şerdir! Kıyamet Günü cimrilik ettikleri şeyler onlara dolandırılacaktır! Zaten Allâh’ındır göklerin ve Yer’in mirası! Hem Allâh ne yapıyorsanız Habîr’dir.
Allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
3:181
‘Muhakkak ki Allâh fakirdir, halbuki bizler zenginleriz’, demiş olanların sözünü Allâh kesinlikle işitmiştir! Demiş olduklarını yazacağız ve nebileri haksızca katletmelerini de! Ve diyeceğiz ki: tadın yakıcı azabı!
Allah, "Şüphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz." diyenlerin lafını elbette duymuştur. Onların söylediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve şöyle diyeceğiz: "Tadın o yakıcı azabı!".
3:182
Bu, ellerinizin takdim ettikleri sebebiyledir! Zaten Allâh kullara asla zulümkâr değildir!
"Bu, kendi ellerinizin yapıp öne sürdüğünün karşılığıdır". Allah kullar(ın)a asla zulmetmez.
3:183
Onlar ki şöyle dediler: muhakkak ki Allâh bize herhangi bir elçiye inanmamamızı ahdetti, tâ ki ateşin yediği bir kurban getirinceye kadar! De ki: size benden önce elçiler beyyinelerle ve söylediğiniz ile kesinlikle gelmiştir; peki onları ne için katlettiniz eğer sadıklar idiyseniz?
"Ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere iman etmeyeceğimize dair Allah bize ahidde bulundu." diyenlere de ki: "Benden önce size bazı peygamberler açık belgelerle ve sizin dediğiniz şeyle geldi. Eğer doğru insanlarsanız, ya onlarıniçin öldürdünüz?"
3:184
Bu durumda eğer seni yalanladılar ise, muhakkak ki senden önce de resuller yalanlanmıştı; onlar beyyinelerle ve Zeburlarla ve aydınlatıcı kitap ile gelmişlerdi.
Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık deliller, hikmetli sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı.
3:185
Her can ölümün tadıcısıdır! Ecirleriniz de ancak Kıyamet Günü tastamam verilecektir. Dolayısıyla kim Ateş’ten beri edilir ve Cennet’e sokulursa, artık o kesinlikle kazanmıştır! Nitekim dünya hayatı aldatıcı metadan başkası değildir.
Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir.
3:186
Andolsun, mallarınız ve canlarınız hususunda kesinlikle sınanacaksınız! Yine Andolsun ki, sizden önce kitap verilmiş olanlardan ve şirk koşmuş bulunanlardan kesinlikle çok eziyet işiteceksiniz! Nitekim eğer sabrederseniz ve sakınırsanız şu halde muhakkak ki bunlar, işlerin azimlilerindendir.
Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.
3:187
Ve bir vakit Allâh, kendilerine Kitap verilmiş olanların misakını almıştı: onu insanlara kesinlikle apaçık edeceksiniz ve onu ketmetmeyeceksiniz! Buna rağmen onu sırtlarının gerisine attılar ve onunla azıcık bir değeri satın aldılar; dolayısıyla satın aladurdukları ne kötüdür!
Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz." diye söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür.
3:188
Sakın sanma, getirdikleriyle sevinenleri ve yapmadıklarıyla övülmeyi sevenleri, işte onları azaptan bir kurtuluş içinde sakın sanma! Halbuki onlar için elîm bir azap vardır!
O yaptıklarına sevinen ve yapmadıkları şeylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarını) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
3:189
Hem Allâh’ındır göklerin ve Yer’in mülkü! Ve Allâh her şey üzerine Kadîr’dir.
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.
3:190
Muhakkak ki göklerin ve Yer’in yaratılışında ve gece ile gündüzün ihtilafında kesinlikle âyetler vardır, ulu’l-elbab için!
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.
3:191
Onlar ki Allâh’ı ayaktayken ve otururken ve yanları üzereyken anıyorlar; ve göklerin ve Yer’in yaratılışı hakkında tefekkür ediyorlar: Rabbimiz! Bunu boşu boşuna yaratmadın! Sübhaneke! Dolayısıyla, bizi Ateş’in azabından koru!
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru." derler.
3:192
Rabbimiz! Muhakkak ki Sen kimi Ateş’e sokarsan artık onu rezil-rüsva etmişsindir. Zalimler için herhangi bir yardımcı da yoktur.
"Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur".
3:193
Rabbimiz! Muhakkak ki biz ‘Rabbinize imân edin’ diye imâna çağıran bir nidâ ediciyi işittik; bunun üzerine imân ettik. Rabbimiz! Bizim için artık günahlarımızı mağfiret eyle ve bizden kötülüklerimizi örtüver ve bizleri el-Ebrar ile birlikte vefat ettir!
"Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al".
3:194
Rabbimiz! Ve ulaştır bize, Resullerinin üzerine bize vaat ettiklerini! Ve bizi Kıyamet Günü rezil-rüsva eyleme! Muhakkak ki Sen mîâd’a muhalefet etmiyorsun.
"Rabbimiz! bize peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin".
3:195
Bunun üzerine Rab’leri onlara icabet etti: muhakkak ki ben, erkek yahut dişi, sizden herhangi bir amel edenin amelini zayi etmiyorum. Bazınız bazınızdansınız. Nitekim, hicret etmiş olanlar ve yurtlarından çıkarılmış olanlar ve benim yolumda eziyet edilmiş olanlar ve savaşmış olanlar ve katledilmiş olanlar, Andolsun onlardan kötülüklerini kesinlikle örteceğim; yine Andolsun onları kesinlikle cennetlere sokacağım, onların altından nehirler akıyor. Allâh’ın katından bir sevap olarak! Nitekim Allâh, O’nun katındadır sevabın güzeli!
Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır".
3:196
Yok saymış olanların, ülkelerde devrilmeleri seni kesinlikle aldatmasın!
Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
3:197
Az bir eğlencedir! Sonra onların sığınağı Cehennemdir; ve ne kötü beşiktir!
Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!
3:198
Oysaki Rab’lerinden sakınmış olanlar, onlar için cennetler vardır, onların altlarından nehirler akıyor; onların içinde sonsuzdurlar; Allâh’ın katından bir Nuzül olarak! Allâh’ın katındakiler ise el-Ebrar için daha hayırlıdır!
Fakat Rablerinden gereğince korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklar, Allah katından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah katındakiler daha hayırlıdır.
3:199
Ve muhakkak ki Ehli Kitap’tan, kesinlikle Allâh’a ve size indirilmiş olanlara ve onlara indirilmiş olanlara imân edenler vardır; Allâh’a karşı huşulu oldukları halde. Allâh’ın âyetleriyle az bir değeri satın almıyorlar! İşte onlar var ya, onlar için Rab’leri katında ecirleri vardır. Muhakkak ki Allâh hesabı hızlı olandır.
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirileneAllah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
3:200
Ey imân etmiş olanlar, sabredin ve sabırlaşın ve irtibatlaşın ve Allâh’tan sakının; gerekti ki sizler felaha eresiniz.
Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin, nöbet bekleşin, Allah'dan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz.