6:1
Hamd, gökleri ve yeri yaratmış, karanlıkları ve nuru var etmiş olan Allâh içindir! Sonra yok saymış olanlar rableriyle denk tutuyorlar.
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.
6:2
O'dur sizi bir çamurdan yaratan; sonra bir ecele hükmetti; bir de isimlendirilmiş ecel var O'nun katında. Sonra siz kuşkulanıyorsunuz!
Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O'dur. Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.
6:3
Halbuki O yegâne ilâhtır; göklerde de, Yer'de de! Sırrınızı da âşikârınızı da bilir! Ne kazandığınızı da bilir!
O, göklerde de, yerde de (tek) Allah'tır. Sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir.
6:4
Böyle iken, onlara Rab'lerinin ayetlerinden herhangi bir ayet gelmez ki illaki ondan yüz çeviren oldular.
Onlara Rab'lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
6:5
Böylece hak kendilerine geldiğinde, kesinlikle yalanladılar; dolayısıyla, kendisiyle istihza edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir!
Hak, kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında kendilerine gelecektir.
6:6
Görmediler mi onlardan önce kaç devri helak ettik; size imkân vermediğimiz kadar yerde onları imkânlandırmıştık; ve göğü onların üzerine bolca göndermiş ve nehirleri altlarından akar kılmıştık; buna rağmen onları günahları sebebiyle helak ettik! Ve onlardan sonra başkalarını bir devir olarak inşâ ettik.
Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık.
6:7
Velev ki senin üzerine bir kırtas'ta kitap indirseydik böylece elleriyle ona dokunsalardı, yoksaymış olanlar kesinlikle derlerdi ki: Bu apaçık bir sihirden başkası değildir!
Eğer sana kağıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir" derlerdi.
6:8
Ve dediler ki: onun üzerine bir melek indirilseydi ya! Eğer bir melek indirseydik iş kesinlikle bitirilirdi; sonra onlar bekletilmezlerdi!
"O'na bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, sonra kendilerine hiç göz açtırılmazdı.
6:9
Velev ki onu bir melek kılsaydık yine de onu kesinlikle bir adam kılardık; ve onlar için karışık olanı yine onlar için kesinlikle karışık kılardık.
Eğer Peygamberi, biz bir melek yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük.
6:10
Andolsun, senden önce de öyle resullerle kesinlikle istihza edildi ki; her ne ile istihza edip durdular ise onları aşağılayanların başına geçti.
Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıverdi.
6:11
De ki: Arz'da seyir edin; sonra, bakın yalanlayanların âkibeti nasıl oldu?
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!".
6:12
De ki: kimindir göklerde ve yerde ne varsa? De ki: Allâh'ındır! O, kendi üzerine rahmeti yazdı. Muhakkak ki sizi Kıyamet Günü'ne kesinlikle toplayacaktır; onda hiç kuşku yoktur. Kendilerini ziyan edenler, dolayısıyla onlar, imân etmezler!
De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Sizi, varlığında asla şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar.
6:13
Ve O'nundur gecede ve gündüzde iskân etmiş ne varsa! Ve O'dur es-Semî el-Alîm.
Gecede, gündüzde barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir.
6:14
De ki: Allâh'tan gayrısını mı velî edineyim! Göklerin ve Yer'in yoktan var edicisi; hem O yedirir ancak yedirilmez. De ki: Muhakkak ki ben teslim olanların birincisi olmakla emredildim; hem sen kesinlikle müşriklerden olma!
De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Ben İslâm olanların ilki olmakla emrolundum" de ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma.
6:15
De ki: muhakkak ki ben, eğer Rabbime asî olursam, muazzam bir günün azabından korkarım.
De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım".
6:16
Kim ondan savuşturulursa o gün, böylece ona kesinlikle rahmet etmiştir; işte bu apaçık kurtuluştur.
O gün kimden azab giderilirse, kuşkusuz Allah ona rahmet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
6:17
Ve eğer Allâh sana bir zararı dokundurursa, o takdirde onu O'ndan başka kaldıracak yoktur! Ve eğer sana bir hayrı dokundurursa nitekim O her şeyin üzerine Kadîr'dir.
Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine kendisinden başka açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dokundursa, kuşkusuz O, herşeyi yapabilendir.
6:18
Hem O kullarının üstünde Kâhir'dir. Ve O el-Hakîm'dir; el-Habîr'dir.
O, kullarının üstünde tam hâkimdir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır.
6:19
De ki: Hangi şey tanıklık bakımından daha büyüktür? De ki: Allâh benimle sizin aranızda tanıktır! Ve bu Kur'an bana vahyolundu ki sizi ve eriştiklerini onunla uyarayım diye. Siz Allâh ile beraber başka ilahlara gerçekten tanık mısınız? De ki: Ben tanık değilim! De ki: Kesinlikle O, ancak tek bir ilahtır! Ve ben sizin şirk koşmanızdan kesinlikle beriyim.
De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?". De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?" De ki: "Ben buna şahitlik etmem". "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım"de.
6:20
Kendilerine Kitab'ı verdiklerimiz onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar! Kendilerini ziyan edenler, dolayısıyla onlar, imân etmezler.
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, Peygamber'i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.
6:21
Hem kim daha zalimdir; Allâh'a bir yalanı iftira edenden yahut O'nun âyetlerini yalanlayandan? Muhakkak ki durum şudur: zalimler iflah olmazlar!
Allah'a iftira ederek yalan uydurandan veya âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler.
6:22
Ve onları topluca haşrettiğimiz gün! Sonra şirk koşmuş olanlara: Nerede iddia edip durduğunuz ortaklarınız? deriz.
O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara: " Hani nerede o Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız?" diyeceğiz.
6:23
Sonra onların fitnesi ''Vallahi, Rabbimiz, biz müşrikler değil idik'' demekten gayrısı olmadı.
Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.
6:24
Bak, nasıl da kendilerine karşı yalan söylediler ve iftira edip durdukları onlardan kayboluverdi.
Bak, vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti.
6:25
Onlardan seni dinleyen de var; ve biz, onu kavramasınlar diye kalplerinin üzerinde kabuklar, kulaklarında da bir ağırlık oluşturduk. Her ayeti görseler de onlara imân etmezler; tâ ki sana geldiklerinde seninle mücadele eder, yok saymış olanlar der ki: bu, evvelkilerin masallarından başkası değildir!
İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
6:26
Onlar hem ondan nehyediyor hem de kendileri ondan uzak duruyorlar; halbuki kendilerinden başkasını helak ediyor değiller; şuurunda da değiller!
Onlar, insanları Kur'ân'a iman etmekten menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller.
6:27
Hele bir görsen, Ateş'e karşı dikeltildikleri vakit hemen dediler ki: keşke biz geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak!
Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen!
6:28
Bilakis önceden gizleyip durdukları şeyler kendilerine aşikâr oldu! Velev ki geri döndürülseler, yasaklandıkları şeylere yine dönerlerdi; nitekim muhakkak ki onlar kesinlikle yalancıdırlar!
Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar.
6:29
Ve derlerdi: Dünya hayatımızdan gayrısı yoktur! Bizler diriltilecek de değiliz!
Dediler ki: " Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz".
6:30
Hele bir görsen! Rab'leri karşısında dikeltildikleri vakit, dedi ki: Gerçek değil mi bu? Dediler ki: Elbette, Rabbimize andolsun. Dedi ki: Şu halde tadın azabı yok sayıp durmanızdan ötürü!
Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der.
6:31
Allâh ile buluşmayı yalanlayanlar kesinlikle ziyan ettiler; tâ ki saat onlara ansızın geldiğinde, onlar günah yüklerini sırtlarında taşırken, dediler ki: Onda ihmal ettiklerimiz yüzünden eyvaah bize! Dikkat edin; ne kötüdür günah yükleri!
Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!" Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür!
6:32
Nitekim Dünya hayatı bir oyun ve bir oyalanmadan gayrısı değildir! Oysa, elbette ki Ahiret Yurdu sakınanlar için en hayırlısıdır! Hala akletmez misiniz?
Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?
6:33
Kesinlikle biliyoruz; onların söylediklerinin seni elbette hüzünlendirdiğini! Ancak onlar seni yalanlıyor değiller; velâkin zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar!
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o zalimler Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
6:34
Andolsun senden önce de resuller kesinlikle yalanlandılar! Ancak onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine, yardımımız onlara gelinceye kadar, sabrettiler. Hem, Allâh'ın kelimelerini tebdil edecek yoktur! Andolsun ki resullerin haberinden sana kesinlikle geldi.
Senden önce de peygamberler yalanlanmıştı. Kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet olunmaya sabrettiler. Allah'ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz ki sana, peygamberlerin haberlerinden bir kısmı gelmiştir.
6:35
Ve eğer sana ağır geldiyse onların yüz çevirmesi, şu halde şayet gücün yeterse yerin içine bir tünel yahut göğe bir merdiven araştırıp böylece onlara bir âyet getiresin... Hem eğer Allah dileseydi onları hidayet üzere kesinlikle toplardı; dolayısıyla sen cahillerden kesinlikle olmayasın!
Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!
6:36
Ancak ve ancak duyanlar icabet eder; ölülere gelince Allâh onları diriltir; sonra O'na döndürülürler.
Daveti ancak dinleyenler kabul ederler. Ölülere gelince, Allah onları diriltir, sonra O'na döndürülürler.
6:37
Ve dediler ki: Rabbinden ona bir ayet indiriledursa ya! De ki: Kuşkusuz Allâh bir âyet indiredurmaya kadirdir; ne var ki onların çoğu ilim yapmıyorlar!
Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?" De ki: "Şüphesiz ki Allah, bir mucize indirmeye kâdirdir, fakat çokları bilmezler".
6:38
Hem ne Yer'deki dabbe'den, ne de iki kanadıyla uçan bir uçucudan yana yok ki sizin gibi ümmetler olmasınlar! Kitapta hiç bir şeyden yana ihmalde bulunmadık! Sonra Rab'lerine haşrediliyorlar.
Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.
6:39
Nitekim âyetlerimizi yalanlayanlar sağır ve dilsizlerdir karanlıkların içinde! Kimi Allâh dilerse onu saptırır; kimi de dilerse onu Sıratı Müstakim üzere kılar.
Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola koyar.
6:40
De ki: baktın mı kendinize, Allâh'ın azabı size gelse yahut Saat size gelse Allâh'ın gayrısını mı çağırırsınız, şayet sadıklar idiyseniz!
De ki: "Kendinizi hiç düşündünüz mü, Allah'ın azabı size gelse veya kıyamet vakti gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer sözünde doğru kimselerseniz cevap verin".
6:41
Hayır! Ancak O'nu çağırırsınız! Böylece O kendisinden çağrıda bulunduklarınızı kaldırır; şayet dilerse! Ve siz şirk koştuklarınızı unutursunuz.
Hayır, yalnız o Allah'a yalvarırsınız. O da dilerse kaldırılmasını istediğiniz belayı kaldırır ve o zaman ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
6:42
Andolsun Biz kesinlikle senden önce de ümmetlere gönderdik; sonra onları sıkıntılarla ve zararlarla yakaladık; gerekti ki onlar yakarsınlar!
Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Bize yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.
6:43
Bari onlara sıkıntımız gelmişken yakarsalardı ya! Fakat onların kalpleri katılaştı; şeytan da yapadurduklarını onlara süslü gösterdi.
Hiç olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi? Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.
6:44
Nihayet kendisiyle hatırlatıldıkları şeyleri unuttuklarında onların üzerine her şeyin kapılarını açtık! Tâ ki kendilerine verilenlerle şımardıklarında; onları ansızın yakaladık! Bir de bakarsın ki onlar ümitsizler!
Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler.
6:45
Böylece zulmetmiş kimseler kavminin ardı kesildi. Nitekim hamd âlemlerin Rabbi Allâh’adır!
Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
6:46
De ki: Gördünüz mü, Allâh sizin işitmenizi ve basiretlerinizi almış ve kalplerinizin üzerini mühürlemiş olsa; kim Allah’tan gayrı bir ilâh ki onu size getirsin? Bak âyetleri nasıl tasrif ediyoruz sonra onlar yan çiziyorlar!
De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alır da kalblerinize mühür vurursa, Allah'tan başka onları size getirecek tanrı kimdir?". Dikkat et, âyetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz, sonra da onlar yüz çeviriyorlar?
6:47
De ki: baktın mı kendinize, şayet Allâh’ın azabı size ansızın yahut apaçık gelmiş olsa, zalimler topluluğundan başkası mı helak edilir!
De ki: "Söyler misiniz bana! Size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?"
6:48
Zaten gönderilenleri göndermeyiz, ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak! Şu halde kim imân ve ıslah ettiyse bu durumda onların üzerine bir korku yoktur; ne de onlar hüzünlenirler.
Biz peygamberleri, ancak rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın habercileri olmak üzere göndeririz. Artık kim iman edip durumunu düzeltirse, onlara hiç korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
6:49
Âyetlerimizi yalanlayanlar ise, azap onlara dokunur fasıklık edip durmalarından ötürü!
Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yapmakta oldukları fenalıklar yüzünden onlara azap dokunacaktır.
6:50
De ki: Demiyorum ki size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır; gaybı da bilmiyorum; size muhakkak ki ben bir meleğim de demiyorum; ben bana vahyolunandan gayrısına tabi olmuyorum! De ki: Âmâ ile basiretli eşit olur mu? Yoksa siz tefekkür etmiyor musunuz!
De ki: "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?"
6:51
Ve onunla uyar Rab’lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri! Onlar için O’ndan başka herhangi bir dost ve herhangi bir şefaatçi yoktur; böylelikle onlar sakınsınlar.
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.
6:52
Ve Rab’lerini sabah akşam, O’nun yüzünü murad ederek çağıran kimseleri kovma! Onların hesabından senin üzerine herhangi bir şey yoktur! Senin hesabından da onların üzerine herhangi bir şey yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın!
Sırf Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam Rab'lerine dua edenleri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun takdirde zalimlerden olursun.
6:53
Ve işte böylece onların bazısını bazısıyla fitneye uğrattık ki, ‘‘Bunlar mı Allah’ın aramızdan üzerlerine lütufta bulundukları’’ desinler. Şükredenleri en iyi bilen Allah değil midir?
Biz onlardan kimini kimi ile, "Allah aramızdan bunlara mı lutfunu layık gördü" desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
6:54
Hem ayetlerimize imân edenler sana geldiklerinde o halde de ki: Selâmün Aleyküm, Rabbiniz rahmet etmeyi kendisi üzerine yazdı; şöyle ki sizden kim bir cehaletle bir kötülük yapar da sonra ardından tevbe eder ve ıslah ederse bu durumda kesinlikle O Gafûrdur; Rahîm'dir.
Âyetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir".
6:55
Ve böylece ayetleri tafsil ediyoruz; hem mücrimlerin yolu belli olsun diye!
Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz.
6:56
De ki: Muhakkak ki ben sizin Allah’tan ayrı çağırdıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. De ki: sizin hevâlarınıza tabi olmam; o zaman sapmış olurum ve ben hidayete tutunanlardan olmam!
De ki: "Şüphesiz ki bana, Allah'tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmem yasaklandı". De ki: "Sizin çarpık isteklerinize uymayacağım, (eğer uyarsam) o zaman sapıtmış olur, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum".
6:57
De ki: Muhakkak ki ben Rabbimden bir beyyine üzereyim; halbuki siz onu yalanladınız! Acele ettirdikleriniz benim yanımda değil. Hüküm hiç kimsenin değil ancak Allah’ın! O hakkı kıssa ediyor ve O ayırt edenlerin en hayırlısıdır.
De ki: "Ben Rabbimden apaçık bir delile dayanmaktayım, siz ise onu yalanladınız. O çabuk gelmesini istediğiniz azab benim elimde değildir, hüküm ancak Allah'a aittir, gerçeği O anlatır ve O, hakkı bâtıldan ayırdedenlerin en hayırlısıdır".
6:58
De ki: Şayet acele ettirdikleriniz benim yanımda olsa, iş benimle sizin aranızda kesinlikle bitirilmiş olurdu; hâlbuki Allah zalimleri en iyi bilendir.
De ki: "Sizin çabuk gelmesini istediğiniz azab benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızdaki durum herhalde sonuçlanmış olurdu. Allah, zulmedenleri en iyi bilendir".
6:59
Hem O’nun katındadır Gayb’ın anahtarları; O’ndan başkası onları bilemez! Ve karada ve denizde ne varsa bilir. Ve bir yaprak düşmez illaki onu bilir! Ne de yerin karanlıklarında herhangi bir habbe ne de bir yaş ne de bir kuru yok ki illaki apaçık bir kitaptadır.
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları O'ndan başkası bilmez, karada ve denizde olanları O bilir ve bir yaprak düşmez ki, onu O bilmesin; ne toprağın karanlıklarında bir tane, ne de kuru ve yaş hiçbir şey yoktur ki, o herşeyi açıklayan Kitap'ta bulunmasın.
6:60
Hem O’dur geceleyin sizi vefat ettiren! Gündüzleyin de ne cerh ettiğinizi bilir. Sonra sizi orada diriltir ki adı konulmuş bir ecel tamamlansın; sonra O’nadır sizin dönüşünüz; sonra size haber verir, yapadurduklarınızı.
Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir.
6:61
Ve O’dur el-Kâhir kullarının üstünde! Hem üzerinize koruyucular gönderiyor tâ ki birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onu vefat ettirir; nitekim onlar ihmalde bulunmazlar.
O, kulları üzerinde hükümranlığı sürdürür ve size koruyucular gönderir, sonunda sizden birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz, hiç eksiklik yapmadan, onun canını alırlar.
6:62
Sonra Allâh’a geri çevrildiler, onların Hak Mevlası! Hüküm kesinlikle O’nun değil mi! Hem O hesap edicilerin en serisidir.
Sonra da gerçek Mevlâlarına döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.
6:63
De ki: sizi yerin ve denizin karanlıklarından kim kurtarıyor? Yakararak ve gizlice O’nu çağırıyorsunuz: Bizi bundan kurtarmış olursa, kuşkusuz kesinlikle şükredenlerden olacağız!
De ki: "Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız" diye gizli ve aşikâr O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?
6:64
De ki: Allah sizi kurtarıyor; ondan ve her sıkıntıdan! Sonra siz ortak koşuyorsunuz.
De ki: "Allah, sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtarır, sonra da siz yine ortak koşarsınız".
6:65
De ki: O’dur el-Kadir olan üstünüzden yahut ayaklarınızın altından üzerinize bir azap göndermeye; ya da sizi gruplar halinde karıştırmaya ve bazınızın sertliğini bazınıza tattırmaya! Bak! Âyetleri nasıl tasrif ediyoruz; gerekir ki anlasınlar.
De ki: "O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter". Bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar.
6:66
Yine de senin kavmin onu yalanladı; o hak olmasına rağmen! De ki: üzerinize bir vekil değilim.
Kavmin o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir. De ki: " Ben sizin vekiliniz değilim".
6:67
Her bir haber için bir istikrar ortamı vardır; nitekim yakında bileceksiniz.
Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır, siz de onu yakında bileceksiniz.
6:68
Hem ayetlerimize dalan kimseleri gördüğünde, bu durumda onlardan yüz çevir; ta ki onlar ondan başka bir söze dalsınlar! Ve eğer Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık oturma zalim kavimle birlikte!
Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.
6:69
Nitekim sakınan kimselerin üzerine onların hesabından herhangi bir şey yoktur; fakat bir hatırlatma vardır; gerekti ki onlar sakınsınlar.
Allah'tan korkanlara o zalimlerin hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat bu bir hatırlatmadır. Gerekir ki sakınırlar.
6:70
Artık bırak dinlerini oyun ve oyalanma edinmiş ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri! Ve şununla hatırlat ki, hiç kimse kazandıklarından ötürü helak edilmesin! Onun için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır! Ve şayet her fidyeyi denkleştirse de ondan alınmaz! Onlar kazandıklarından ötürü helak edilmiş kimselerdir; onlar için yok sayıp durmalarından ötürü hamîm’den bir içecek ve elîm bir azap vardır.
Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır.
6:71
De ki: Allâh’tan başka bize ne fayda ne de zarar vermeyenleri mi çağıralım ve Allah bize hidayet ettikten sonra ökçelerimiz üzerine mi döndürülelim; şeytanların yeryüzünde şaşkın şaşkın savurduğu kimse gibi? Arkadaşları var onun, ‘bize gel’ diye hidayete çağırıyorlar onu! De ki: muhakkak ki Allah’ın hidayeti, odur hidayet hem biz Alemlerin Rabbine teslim olalım diye emrolunduk!
De ki: "Biz Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar vermeyen şeylere mi yalvaralım? Allah bizi doğru yola kavuşturduktan sonra ardımıza mı dönelim? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalım?". De ki: "Allah'ın gösterdiği yol, yegane doğru yoldur. Bize, bütün âlemlerin Rabb'ine teslim olmamız emrolundu".
6:72
Ve namazı ikame edesiniz ve O’ndan sakınasınız! Hem O’dur kendisine haşrolunduğunuz.
Bize: "Namazı dosdoğru kılın, Allah'a karşı gelmekten sakının" (diye emredildi), toplanacağınız yer O'nun huzurudur.
6:73
Hem O’dur gökleri ve yeri hak ile yaratmış olan; ve ‘ol’ dediği gün hemen oluverir. O’nun sözü haktır; Sûr’a üflendiği gün de mülk O’nundur; gaybı ve şehadeti bilen; ve O Hakîm’dir; Habîr’dir.
Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O'dur. Bir şeye "ol" dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü haktır. "Sûr"a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır.
6:74
Ve hani İbrahim babası Azer’e demişti: sen birtakım putları ilahlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben seni ve senin kavmini apaçık bir dalalet içerisinde görüyorum!
İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: "sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum".
6:75
İşte böylece göklerin ve yerin melekûtunu İbrahîm’e gösteriyoruz; hem yakînen bilenlerden olsun diye!
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.
6:76
Nitekim gece onun üzerine kararınca bir gezegen gördü; dedi ki: budur benim rabbim. Ancak kaybolunca dedi ki: kaybolanları sevmem!
Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü: "Rabb'im budur" dedi. Yıldız batınca da: " Ben batanları sevmem" dedi.
6:77
Sonra ayı çıkarken görünce dedi ki: budur benim Rabbim. Ancak kaybolunca dedi ki: şayet Rabbim bana hidayet etmezse kesinlikle sapkınlar kavminden olurum.
Ay'ı doğarken gördü: "Rabb'im budur" dedi. O da batınca: "Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum" dedi.
6:78
Sonra güneşi çıkarken görünce dedi ki: budur benim Rabbim, bu daha büyük! Ancak kaybolunca dedi ki: Ey kavmim, muhakkak ki ben sizin şirk koştuklarınızdan beriyim!
Güneş'i doğarken görünce: "Rabb'im budur, bu hepsinden büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım".
6:79
Muhakkak ki ben gökleri ve yeri yoktan yaratmış olana yüzümü hanîf olarak yönelttim; hem ben müşriklerden değilim!
"Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim".
6:80
Ve kavmi onunla tartıştı. O dedi ki: Sizler benimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz, halbuki O bana kesinlikle hidayet etti! Sizin O’na şirk koştuklarınızdan da korkmuyorum; ancak Rabbimin bir şey dilemesi hariç. Benim Rabbim her şeyi ilmen kapsamıştır; siz hala öğüt almıyor musunuz?!
Kavmi onunla tartışmaya başladı. O da onlara dedi ki: "Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez misiniz?"
6:81
Hem nasıl korkayım sizin şirk koştuklarınızdan, halbuki siz üzerinize hakkında herhangi bir delil indirmediklerini Allah’a şirk koşmanızdan korkmuyorsunuz! Şu halde iki gruptan hangisi emniyeti daha çok hak ediyor; şayet ilim yapıyor idiyseniz!
"Hakkında hiçbir delil indirmediği halde, siz Allah'a ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım?" Eğer bilirseniz söyleyin, bu iki topluluktan hangisi güven içinde olmaya daha layıktır?
6:82
İmân etmiş ve imanlarına bir zulüm giydirmemiş olanlar… İşte onlar, onlar içindir emniyet ve onlar hidayette olanlardır.
İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
6:83
Ve işte bu bizim hüccetimizdir; kavmine karşı İbrahim’e onu Biz ulaştırdık; dilediklerimizi derece derece yükseltiyoruz; Muhakkak ki senin Rabbin Hakîm’dir, Alîm’dir.
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
6:84
Ve biz ona İshak’ı ve Yakûb’u hibe ettik; her birine hidayet ettik; öncesinden Nûh’a da hidayet etmiştik. Onun zürriyetinden de Dâvûd’a ve Süleymân’a ve Eyyûb’a ve Yûsuf’a ve Mûsa’ya ve Hârun’a. İşte böylece Muhsinlere karşılık veriyoruz.
Biz ona İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz.
6:85
Ve Zekeriyya’ya ve Yahya’ya ve İsa’ya ve İlyas’a; hepsi salihlerdendir.
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'a da (hidayet ettik). Hepsi de salih kullarımızdandı.
6:86
Ve İsmail’e ve Elyesa’ya ve Yunus’a ve Lût’a; ve her birini üstün kıldık alemlerin üzerine.
İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
6:87
Onların babalarından da zürriyetlerinden de kardeşlerinden de… Ve onları seçtik ve onları Sıratı Müstakime hidayet ettik.
Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını da (üstün kıldık). Onları seçtik ve doğru yola ilettik.
6:88
İşte bu Allah’ın hidayetidir; onunla kullarından dilediklerine hidayet eder. Ancak şirk koşsalardı yapadurdukları, onlar için kesinlikle boşa çıkardı.
İşte bu, Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğini o doğru yola iletir. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı, yaptıkları bütün amelleri boşa giderdi.
6:89
İşte onlar kendilerine kitabı ve hükmü ve nübüvveti ulaştırdığımız kimselerdir. Ancak onları bunlar yok sayarsa o takdirde biz onları, onları yok saymayan bir kavmin vekaletine vermişizdir.
İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm (hikmet ve hükümranlık) ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Bunlar, ona inanmayacak olurlarsa, yerlerine, onu tanımamazlık etmiyecek bir toplum getiririz.
6:90
İşte onlar Allah’ın hidayet ettikleridir. Dolayısıyla onların hidayetini rehber edin! De ki: sizden onun için bir ücret istemiyorum; O, alemler için bir hatırlatmadan öte değildir.
Bunlar, Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların hidayetine uy. De ki: "Ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O, sadece bütün âlemlere bir öğüttür.
6:91
Hem onlar ‘Allah bir beşere herhangi bir şey indirmemiştir’ derken Allah’ın kadrini hakkıyla takdir etmediler! De ki: Musa’nın getirdiği kitabı insanlar için nur ve hidayet olarak kim indirdi? Siz onu parşömenler edinip onları açığa çıkarıyorsunuz; çoğunu da gizliyorsunuz. Halbuki ne sizin ne de babalarınızın bilmedikleri size öğretildi! De ki: Allah! Sonra bırak onları dalışlarında oynasınlar.
Onlar: "Allah insanlara hiçbir şey göndermemiştir" demekle, Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar. De ki: Musa'nın insanlara aydınlık ve hidayet olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlara çevirdiğiniz, bir kısmını belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; sizinle babalarınızın, sayesinde bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitab'ı kim gönderdi? (Onlara karşı sen) "Allah" de. Sonra onları bırak, boş laflara dalarak oyalansınlar.
6:92
Bu da bizim indirdiğimiz, mübarek, kendisinden öncekileri tasdik edici bir kitaptır; hem şehirlerin anasını ve onun etrafında kim varsa uyarasın diye! Ahirete imân edenler ona da imân ederler ve onlar namazlarını muhafaza ederler.
Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.
6:93
Ve kim daha zalimdir; Allah’a bir yalanı iftira edenden yahut kendisine bir şey vahyolunmadığı halde ‘‘bana vahyolundu’’ diyen ve ‘‘Allah’ın indirdiğinin benzerini indireceğim’’ diyenden! Ve zalimleri bir görsen; ölümün dalgınlıklarında; melekler de ellerini açmış; çıkarın canlarınızı! Allah’a karşı hakkın gayrısını konuşup durmanızdan ve O’nun ayetlerine karşı büyüklenip durmanızdan ötürü bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılıyorsunuz!
Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: "bana vahyedildi" diyen ve: "Allah'ın indirdiği gibi bir kitap da ben indireceğim" diye iddiada bulunandan daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölüm şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve: " Ruhunuzu teslim edin. Bugün, Allah'a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve O'nun âyetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandıralacaksınız" derler.
6:94
Ve kesinlikle bize fertler halinde geldiniz; sizi ilk kez yarattığımız gibi! Ve sizi hayaline daldırdıklarımızı sırtlarınızın gerisinde bıraktınız. Sizin hakkınızda ortaklar olduklarını yalan yere iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de beraberinizde görmüyoruz! Aranız bütünüyle kesinlikle kopuverdi ve yalan yere iddia edip durduğunuz şeyler sizden kaybolup gitti.
Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah'ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.
6:95
Muhakkak ki Allah habbeyi ve çekirdeği pörtletendir; canlıyı ölüden çıkarır ve ölüyü canlıdan çıkarandır; işte O Allah’tır; şu halde nereden döndürülüyorsunuz?
Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah'tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O'dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz çevirirsiniz?
6:96
Sabahı pörtletendir! Ve Geceyi sükunet, güneşi ve ayı da hesap aracı kıldı. İşte bu el-Azîz el-Alîm’in takdiridir.
Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O'dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş'i, Ay'ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, her şeye galip gelen ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
6:97
Ve O’dur sizin için yıldızları var etmiş olan; karanın ve denizin karanlıklarında onlarla hidayet bulasınız diye! Ayetleri, ilim yapan bir topluluk için kesinlikle tafsil ettik.
Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
6:98
Ve O’dur sizi tek bir kişiden inşa etmiş olan; sonrasında bir müstekar ve müstevda vardır. Fıkheden bir kavim için ayetleri kesinlikle tafsil ettik.
Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik.
6:99
Ve O’dur gökten bir su indirmiş olan; böylece onunla her şeyin bitkisini çıkardık; böylece ondan bir yeşillik çıkardık; ondan bindirilmiş bir habbe çıkarıyoruz, hurmadan da onun tomurcuğundan sarkan salkımlar ve üzümlerden bahçeler ve zeytini ve narı benzeşik ve benzer olmayan. Bakınız mahsul verdiğinde onun mahsulüne ve olgunlaşmasına! Muhakkak ki bunlarda imân eden bir kavim için kesinlikle ayetler vardır.
Gökten suyu indiren O'dur. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş taneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar (bahçeleri) çıkarıyoruz. (Bunların) kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Bunlar meyvelendikleri zaman meyvelerinin olgunlaşmasına bakın! Bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.
6:100
Yine de Allah’a ortaklar kıldılar, cinleri! Halbuki onları O yarattı! Ayrıca O’na ilim olmaksızın oğullar ve kızlar uydurdular! Ne yücedir O ve aşkındır onların vasfettiklerinden!
Onlar, Allah'a cinlerden de ortak koştular. Halbuki onları yaratan O'dur. Bilgileri olmadan O'na oğullar, kızlar uydurdular. O'nun şânı onların uydurdukları sıfatlardan münezzeh ve yücedir.
6:101
Göklerin ve Yer’in örneksiz var edicisi; O’nun nerden bir çocuğu olur halbuki O’nun bir bayan arkadaşı olmamıştır! Hem her şeyi yaratmıştır ve O her şeyi bilendir.
Gökleri ve yeri yoktan var eden O'dur. Eşi de olmadığı halde, nasıl olur da çocuğu olur? Her şeyi yaratan O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
6:102
İşte O Allah’tır; sizin rabbinizdir! Herhangi bir ilah yoktur; ancak O vardır, her şeyin yaratıcısı; şu halde O’na ibadet edin! Nitekim O her şeyin üzerine bir vekildir.
İşte Rabbiniz Allah bu! O'ndan başka ilâh yoktur; O, her şeyin yaratanıdır. O'na kulluk edin, O her şeye vekildir.
6:103
Basiretler O’na erişemez; halbuki O basiretlere erişir! Nitekim O el-Latîf’tir, el-Habîr’dir.
Gözler onu göremez, O ise bütün gözleri görür; O, lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir.
6:104
Rabbinizden size birtakım basiretler kesinlikle geldi; dolayısıyla kim basirette bulunursa artık kendisi içindir; kim de kör davranırsa artık kendi aleyhinedir; ben de sizin üzerinizde bir bekçi değilim.
Muhakkak size Rabbinizden basiretler (kalb gözleri) geldi. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de körlük ederse zararı kendisinedir. Ben sizin bekçiniz değilim!
6:105
Ve işte böylece âyetleri tasrif ediyoruz hem varsın ‘ders etmişsin’ desinler; biz de ilim yapan bir kavim için onu açıklayalım.
İşte böylece âyetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz ki, onlar sana: "Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice beyan edelim.
6:106
Rabbinden sana ne vahyolunmuş ise ona tabi ol! Her hangi bir ilah yok, ancak O var! Ve müşriklerden yüz çevir!
Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilâh yoktur. Ortak koşanlardan da yüz çevir.
6:107
Hem şayet Allah dileseydi onlar şirk koşmazlardı; zaten seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların üzerine bir vekil de değilsin.
Allah dileseydi, ortak koşmazlardı. Biz, seni onlar üzerine bekçi yapmadık, sen onlara vekil de değilsin!
6:108
Hem Allah’tan başkalarını çağıranlara sövmeyin, onlar da düşmanlıkla ilim olmaksızın Allah’a söverler. İşte böyle, her ümmete amelini süsledik; sonra onların dönüşleri Rab’lerinedir; böylece onlara haber verir ne yapıyor idilerse.
Onların Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler. Biz, her ümmete yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. O, onlara ne yaptıklarını haber verir.
6:109
Ve yeminlerinin olanca gücüyle Allah’a kasem ettiler, kesinlikle onlara bir ayet gelmiş olsa muhakkak ki ona elbette iman ederlermiş. De ki: ancak Allah’ın katındadır ayetler; onlar geldiğinde dahi iman etmeyeceklerini size hissettirmiyor.
Müşrikler, kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka iman edeceklerine dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır". Onlara mucizeler geldiğinde de iman etmeyeceklerini siz nerden bileceksiniz?
6:110
Ve onların gönüllerini ve basiretlerini ilk seferinde ona iman etmedikleri gibi tersyüz ederiz. Ve onları taşkınlıkları içerisinde bocalar bir halde bırakırız.
Biz onların kalblerini ve gözlerini çeviririz de, onlar, ilkin iman etmedikleri gibi, gene de iman etmezler. Biz de onları taşkınlıkları içerisinde kör ve şaşkın bırakırız.
6:111
Velev ki Biz onlara melekleri peyderpey indirseydik ve ölüler onlara konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık kesinlikle iman edecek değillerdi; Allah’ın dilemesi hariç! Velakin onların çoğu yok sayıyor.
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de inanacak değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler.
6:112
İşte böylece, her bir nebî için insanların ve cinlerin şeytanlarını düşman olarak var ettik. Onların bazısı bazısına sözün yaldızlısını aldatmak için vahyediyor. Hem şayet senin Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı; dolayısıyla onları ve iftira ettiklerini bırak!
Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak.
6:113
Ve Ahirete iman etmeyen kimselerin gönülleri ona kaysın diye ve ona razı olsunlar diye ve onlar ne işleyeceklerse işlesinler diye!
Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.
6:114
Yoksa Allah’tan gayrı bir hakem mi araştırayım; halbuki size kitabı mufassal olarak indirmiş olan O’dur. Kendilerine kitabı ulaştırmış olduklarımız da onun rabbinden hak ile peyderpey indirilmiş olduğunu bilirler. Dolayısıyla şüphe içerisinde olanlardan kesinlikle olma!
Allah, size Kitab'ı (Kur'ân'ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma.
6:115
Böylece Rabbinin kelamı doğruluk ve adalet bakımından tamamlandı; O’nun kelamlarını tebdil edecek yoktur; zira O es-Semî el-Alîm’dir.
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.
6:116
Ve eğer yerdeki kimselerin çoğuna itaat edersen seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zan’dan başkasına tabi olmuyorlar; yine onlar uyduranlardan başkası değiller.
Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.
6:117
Muhakkak ki senin Rabbin, O en iyi bilendir kim O’nun yolundan sapıyor; yine O en iyi bilendir hidayete tutunanları.
Şüphesiz ki Rabbin, yolundan kimlerin saptığını çok iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
6:118
Artık yiyin, üzerine Allah’ın ismi zikredilmiş olanlardan şayet siz O’nun ayetlerine imân etmiş idiyseniz!
Eğer Allah'ın âyetlerine iman ediyorsanız, Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanlardan yiyin.
6:119
Hem neyiniz var sizin, üzerine Allah’ın ismi zikredilmiş olanlardan yemezsiniz; halbuki size haram kıldıklarını, kendisine zorlandıklarınız hariç, sizin için tafsil etmiştir. Nitekim, muhakkak ki çokları ilim olmaksızın hevalarıyla saptırıyorlar; muhakkak ki senin Rabbin, O’dur haddi aşanları en iyi bilen.
Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenlerden yemiyorsunuz? Halbuki O size, mecbur kalmanızın dışında haram olan şeyleri genişce açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilmeden keyiflerine uyarak insanları doğru yoldan saptırıyorlar. Muhakkak ki, Rabbin, sınırı aşanları çok iyi bilir.
6:120
Nitekim günahın zahirini de onun bâtınını da bırakın! Muhakkak ki günahı kazananlar işleyip durduklarından ötürü cezalandırılacaklardır.
Günahın açığını da, gizlisini de bırakın! Günah kazananlar, yaptıklarının cezasını çekecekler.
6:121
Ve üzerine Allah’ın ismi zikredilmemiş olandan yemeyin! Nitekim muhakkak ki o kesinlikle bir fasıklıktır. Ve muhakkak ki şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için kesinlikle vahyediyorlar. Ve eğer onlara itaat ettiyseniz muhakkak ki sizler kesinlikle müşriksiniz!
Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.
6:122
Yoksa ölü iken hayat verdiğimiz ve kendisine insanların içinde onunla yürüdüğü bir nur var ettiğimiz kimse; misali, içinden çıkmayacağı karanlıklarda olan kimse gibi midir? İşte böyle, kâfirler için yapıp durdukları süsletilmiştir.
Ölü iken hidayetle dirilttiğimiz, kendisine insanlar arasında yürüyecek bir nûr verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp, ondan çıkamayan kimse gibi olur mu? Fakat kâfirlere, yaptıkları, böyle süslü gösterilir.
6:123
Ve işte böylece, her kentte oranın mücrimlerinin büyüklerini var ettik; orada tuzak kursunlar diye; ancak onlar sadece kendilerine tuzak kurarlar da farkında olmazlar.
Böylece, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar.
6:124
Ve onlara bir ayet geldiğinde dediler ki: iman etmeyeceğiz ta ki bize Allah’ın resullerine ulaştırılanın benzeri ulaştırılsın. Allah risaletini kime kılacağını en iyi bilendir! Tuzak kurup durmalarından ötürü, cürüm işlemiş kimselere Allah’ın katında bir küçüklük ve şiddetli bir azap isabet edecektir.
Onlara bir âyet geldiği zaman: "Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe iman etmeyiz" derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları hilelerinden dolayı Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir.
6:125
Artık kime Allah hidayet etmeyi murad ederse onun göğsünü İslam’a açar; kimi de saptırmayı murad ederse onun göğsünü dar sıkıntılı kılar, sanki gökte zorlanarak tırmanıyor gibi! İşte böyle, Allah pisliği imân etmeyenlerin üzerine kılar.
Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi, göğsünü dar ve sıkıntılı yapar. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.
6:126
İşte bu, senin Rabbinin Sıratı Müstakimidir. Ayetleri, öğüt alan bir kavim için kesinlikle tafsilatlandırdık.
İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
6:127
Onlar için Rab’leri katında selam yurdu vardır; hem O, yapa durduklarından ötürü onların dostudur.
Onlar için Rableri katında selâmet yurdu vardır. Yaptıkları iyi amellerden dolayı, Allah onların dostudur.
6:128
Ve onları topluca haşrettiği gün: Ey cin maşeri insanlardan kesinlikle çok edindiniz! İnsanlardan onların dostları da dediler ki: Rabbimiz, bazımız bazımızla eğlendik ve bizim için tecil ettiğin ecelimize eriştik. Dedi ki: Ateş sizin barınağınızdır; onun içinde sonsuz varlıklar olarak! Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Muhakkak ki senin Rabbin Hakim’dir Alim’dir.
(Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da: "Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
6:129
Zalimlerin bazısını bazısına kazanıp durduklarından ötürü işte böyle dost ederiz!
İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına dost yaparız.
6:130
Ey cinler ve insanlar ma’şeri! Ayetlerimi size kıssa eden ve bu buluşma gününüzle sizi uyaran sizden resuller gelmedi mi size? Dediler ki: kendi aleyhimizde şahitlik ettik! Nitekim dünya hayatı onları aldattı ve kendi aleyhlerinde şahitlik ettiler ki kendileri vaktiyle kâfirler idiler.
(Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" deyince onlar: "Kendi aleyhimize şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.
6:131
Bu; senin Rabbinin, halkı gafiller iken zulmederek şehirleri helak edici olmamış olmasındandır!
Bu (şundan dolayıdır ki) Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.
6:132
Zaten herkes için yaptıklarından ötürü dereceler vardır; ve senin Rabbin onların yaptıklarından gafil değildir.
Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
6:133
Hem senin Rabbin zengin ve rahmet sahibi, şayet dilerse sizi götürür ve sizin ardınızdan dilediğini halef kılar; başka bir kavmin zürriyetinden sizi inşa ettiği gibi!
Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Sizi, başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.
6:134
Muhakkak ki size vaadedilenler kesinlikle gelicidir siz de aciz bırakacak değilsiniz!
Size vaad edilenler muhakkak gelecektir, siz, onun önüne geçemezsiniz.
6:135
De ki: Ey kavmim, siz konumunuz üzere amel edin ben de muhakkak ki amel ediciyim; yurdun akıbeti kimin olacak pek yakında bileceksiniz! Muhakkak ki zalimler iflah olmazlar.
De ki: "Ey kavmim! Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum. Yakında (dünya) yurdunun sonunun kimin olduğunu bileceksiniz. Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler".
6:136
Ve yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah için bir pay oluşturdular sonra dediler ki: Bu, Allah için -boş iddialarınca- bu da ortaklarımız için! Ne var ki onların ortakları için olan Allah’a ulaşmaz; Allah için olan ise o da onların ortaklarına ulaşır! Ne kötü hüküm veriyorlar!
Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; şu da ortaklarımıza ait" demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah'a ulaşmamakta, fakat Allah'a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür.
6:137
Ve aynı şekilde, ortakları müşriklerden çoğuna kendi çocuklarını katletmeyi süsledi; onları mahvetmek ve dinlerini kendilerine karışık kılmak için. Ancak şayet Allah dileseydi onlar onu yapmazlardı; dolayısıyla bırak onları ve iftiralarını!
Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler, hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurduklarıyla baş başa bırak!
6:138
Ve dediler ki: ‘bunlar yasak hayvanlar ve ekinlerdir -boş iddialarınca- onları bizim dilediklerimiz hariç kimse tadamaz.’ Bazı hayvanlar da var ki sırtları haram kılınmıştır; bazı hayvanlar da var ki üzerlerine Allah’ın ismini anmazlar; O’na iftira olmak üzere! İftira edip durduklarından ötürü onları cezalandıracaktır.
Zanlarınca dediler ki: "Bunlar dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da sırtına binilmesi yasaklanmış hayvanlar." Bir kısım hayvanları da üzerlerine Allah'ın adını anmadan boğazlarlar. Bütün bunları Allah'a iftira ederek yaparlar. Allah onları iftiralarıyla cezalandıracaktır.
6:139
Ve dediler ki: ‘bu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize hastır; eşlerimize ise haram kılınmıştır.’ Ancak, şayet ölü olursa o takdirde onlar onda ortaktırlar. Vasıflandırmalarından ötürü onları cezalandıracaktır. Muhakkak ki O Hakîm’dir Alîm’dir.
Dediler ki: "Bu hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır". Eğer ölü doğarsa o zaman hepsi onda ortaktır. Bu nitelemelerinden dolayı Allah onların cezasını verecektir. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
6:140
Kesinlikle hüsrana uğradılar; sefihlikle, bir ilim olmaksızın çocuklarını katletmiş ve Allah’ın onlara rızıklandırdıklarını Allah’a iftira ederek haramlaştırmış kimseler! Kesinlikle dalalete saptılar ve hidayete tutunanlardan olmadılar.
Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir.
6:141
Ve O’dur çardaklı ve çardaksız bahçeler inşa eden! Ve yemişleri farklı farklı hurmaları ve ekinleri; benzeşik olan ve benzeşik olmayan zeytinleri ve narları… Mahsul verdiğinde onun mahsulünden yiyin ve hasadının gününde onun hakkını verin ancak israf etmeyin! Muhakkak ki O, israf edenleri sevmez.
Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O'dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekat ve sadakasını) verin; amaisraf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.
6:142
Ve hayvanlardan taşıyıcı olanı ve serilmiş olanı! Allah’ın size rızıklandırdıklarından yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin; muhakkak ki o sizin için apaçık bir düşmandır.
Hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). Kimi yük taşır, kiminin yününden döşek yapılır. Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin ve şeytanın adımlarına uymayın (peşinden gitmeyin); çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
6:143
Sekiz eşi: koyundan iki ve keçiden iki. De ki: iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinin kapsadıklarını mı? Bana ilimle haber verin; şayet sizler dürüst idiyseniz!
Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden iki. De ki: "(Allah), iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Eğer doğru iseniz bana ilimle haber verin."
6:144
Ve deveden iki ve sığırdan iki; de ki: iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinin kapsadıklarını mı? Yoksa sizler şahitler miydiniz; Allah size bunu vasiyet ettiğinde? Şu halde kim daha zalimdir; bir ilim olmaksızın insanları saptırmak için Allah’a bir yalanı iftira eden kimseden? Muhakkak ki Allah zalim kavme hidayet etmez!
Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: (Allah), "İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Yoksa, Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahitler mi oldunuz? (O'nun yanında mıydınız?). Böyle hiçbir bilgiye dayanmadan, insanları saptırmak için, Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz Allah, o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez"
6:145
De ki: bana vahyedilenlerin içinde bir tadıcıya onu tadabileceği haram kılınmış bir şey bulamıyorum; ancak ölü yahut akıtılmış kan yahut bir domuz eti –çünkü kesinlikle o bir pisliktir- yahut kendisiyle Allâh'tan gayrısı yüceltilmiş olan bir fasıklık olması hariç. Ancak kim zorda kalırsa, arzulamaksızın ne de haddi aşarak, işte bu durumda muhakkak ki senin Rabbin Gafûr’dur; Rahîm’dir.
De ki: "Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz etiki bu gerçekten pistir yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir.
6:146
Halbuki dönmüş olanlara her ‘bir tırnaklı’yı haram kıldık; sığır ve davardan da bu ikisinin yağlarını onlara haram kıldık; ancak sırtlarının yahut bağırsakların taşıdıkları veya herhangi bir kemiğe karışmış olanlar hariç. Bu onları azgınlıkları sebebiyle cezalandırmamızdır. Hem biz muhakkak ki kesinlikle sadıklarız.
Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında, yahut bağırsaklarında bulunan, ya da kemiğe karışan yağlar dışında, sığır ve koyunun da, yağlarını onlara haram ettik. Saldırganlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
6:147
Ancak, seni yalanladılarsa bu durumda de ki: sizin Rabbiniz geniş bir rahmetin sahibidir; ne var ki O’nun sertliği mücrimler kavminden geri döndürülemez!
Eğer seni yalanladılarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı da suçlu toplumdan geri çevrilmez."
6:148
Şirk koşmuş olanlar diyecekler ki: ‘Eğer Allah dileseydi şirk koşmazdık; babalarımız da! Herhangi bir şeyi de haram kılmazdık!’ Onlardan öncekiler işte böyle yalanladılar ta ki sertliğimizi tattılar. De ki: katınızda herhangi bir ilim var mı ki onu bizim için çıkarasınız? Siz zandan başkasına tabi olmuyorsunuz; ve siz uyduranlardan başkası değilsiniz!
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."
6:149
De ki: Nitekim keskin hüccet ancak Allah’ındır! Elbette şayet dilemiş olsaydı sizin hepinize kesinlikle hidayet ederdi!
De ki: "En kesin ve üstün delil, Allah'ındır. Allah isteseydi, elbette hepinizi doğru yola iletirdi."
6:150
De ki: Haydi Allah’ın bunu haram kıldığına şehadet eden şahitlerinizi getirin! Bu durumda eğer şahitlik ederlerse o takdirde onlarla birlikte şahitlik etme; ayrıca ayetlerimizi yalanlamış olanların ve ahirete iman etmeyenlerin hevalarına tabi olma! Kaldı ki onlar, Rab’lerine denk tutuyorlar.
De ki: "Haydi, Allah bunu yasak etti diye tanıklık edecek şahitlerinizi getirin.". Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların keyiflerine uyma. Çünkü onlar Rablerine başkasını denk tutuyorlar.
6:151
De ki: Gelin, Rabbiniz size ne haram kılmış sıralayayım: O’na herhangi bir şeyi şirk koşmayın; -ve ebeveyne iyiliği- ve yoksulluktan ötürü çocuklarınızı katletmeyin sizi de Biz rızıklandırıyoruz onları da; ve fuhşiyata yaklaşmayın açığa çıkanına da içte kalanına da; ve Allah’ın haram kıldığı canı katletmeyin ancak hak ile olan hariç; şu var ya, onu size vasiyet etmiştir gerekir ki sizler akledesiniz!
De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.
6:152
Ve yetimin malına yaklaşmayın, ancak en güzel olanı ile! Ta ki rüşdüne erinceye değin. Ve ölçmeyi ve tartmayı ölçekle tastamam yapın. Bir kimseyi kapasitesi dışında mükellef kılmayız! Ve söylediğinizde o vakit adil olun; velev ki yakınlığı olan biri olsun. Ve Allah’ın ahdine vefa gösterin. Şu var ya, onu size vasiyet etmiştir gerekir ki sizler öğüt alasınız.
Yetimin malına yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar (malına) en güzel biçimde (yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz). Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın. Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa âdil olun ve Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt alıp düşünesiniz diye Allah bunları size emretmiştir.
6:153
Bir de bu benim yolumdur dosdoğru; dolayısıyla ona tabi olun! Ancak yollara tabi olmayın sonra sizi O’nun yolundan saçarlar. Şu var ya, onu size vasiyet etmiştir gerekir ki sizler sakınasınız.
İşte benim doğru yolum budur; ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın. (Azabından) korunmanız için Allah size böyle tavsiye etmiştir.
6:154
Sonra Musa’ya Kitab’ı ulaştırdık; güzel yapana tamamlayıcı ve her şey için tafsil ve hidayet ve rahmet olarak; gerekir ki onlar Rab’leriyle buluşacaklarına iman etsinler.
Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak, her şeyi açıklamak ve doğru yola iletici ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitab'ı verdik ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına inansınlar.
6:155
Bu da bir Kitap’tır; onu Biz indirdik; mübarektir; artık ona tabi olun ve sakının; gerekir ki sizler rahmet olunasınız.
İşte bu (Kur'ân) da mübarek bir Kitap'tır. Onu biz indirdik. Ona uyun ve Allah'tan korkun ki, size rahmet edilsin.
6:156
Demeyesiniz, Kitap bizden önce ancak iki taifeye indirildi ve muhakkak ki bizler onların ders yapmalarından kesinlikle gafildik.
(Onu size indirdik ki:) "Kitap, sadece bizden önceki iki topluluğa (yahudi ve hıristiyanlara) indirildi; biz ise, onların okumasından habersizdik (o kitapları okuyamıyor ve dillerini anlayamıyorduk)" demeyesiniz.
6:157
Yahut demeyesiniz, Kitap şayet bize indirilmiş olsaydı biz onlardan kesinlikle daha hidayetli olurduk. İşte size Rabbinizden bir beyyine ve bir hidayet ve bir rahmet kesinlikle gelmiş bulunuyor! Şu halde Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yan çizenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yan çizen kimseleri yan çizip durmalarından ötürü azabın en beteriyle yakında cezalandıracağız.
Yahut: "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk", demeyesiniz. İşte size de Rabbinizden açık delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
6:158
Kendilerine ille de meleklerin gelmesini mi yahut Rabbinin gelmesini mi yahut Rabbinin ayetlerinin bazısının gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinin bazısı geldiği gün iman etmesi herhangi bir kimseye fayda vermez, öncesinde iman etmemiş yahut imanında bir hayır kazanmamışsa. De ki: Bekleyin; muhakkak ki biz bekleyenleriz.
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz."
6:159
Muhakkak ki dinlerini ayırmış ve grup grup olmuş kimseler; onlardan yana herhangi bir şeyde değilsin. Onların işi ancak Allah’adır; sonra onlara yapıp durduklarını haber verir!
Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.
6:160
Kim hasene ile gelmişse bu durumda ona, onun on misli vardır; kim de kötülük ile gelmişse bu durumda o mislinden başkasıyla cezalandırılmaz. Nitekim onlara zulmedilmez.
Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.
6:161
De ki: Muhakkak ki beni, Rabbim bir Sıratı Müstakime hidayet etti: dosdoğru bir dine İbrahim’in milletine hanif olarak hem o müşriklerden değildi!
De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.
6:162
De ki: muhakkak ki namazım ve kurbanım ve hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi Allah’ındır.
De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.
6:163
Hiçbir ortağı yoktur O’nun! İşte bununla emrolundum ve ben Müslümanların birincisiyim.
Onun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
6:164
De ki: Allah’tan gayrı bir rab mi isteyeyim; halbuki O her şeyin Rabbidir! Ve hiçbir nefs kendinden başkası aleyhine kazanmaz. Ve hiçbir suçlu bir başkasının suçunu yüklenmez. Sonra sizin dönüşünüz Rabbinizedir; o vakit hakkında ihtilaf edip durduklarınızı size haber verir.
De ki: Allah herşeyin Rabbi iken, ben O'ndan başka Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O, ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
6:165
Ve O’dur size vermiş olduklarıyla sizi sınasın diye sizi yeryüzünün halifeleri kılmış ve bazınızı bazınızın üstüne derece derece yükseltmiş olan! Muhakkak ki senin Rabbin cezalandırması hızlı olandır; Yine muhakkak ki O kesinlikle Gafûr’dur; Rahîm’dir.
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir.